Eğitim Usûllerine Göre Ne Tür Tarîkatlar Vardır?

Eğitim usûllerine göre ne tür tarîkatlar vardır? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Tarîkatlar irşâd usûllerine göre genellikle ahyâr, ebrâr ve şuttâr diye üçlü bir tasnîfe tâbi tutulmuştur.

Ahyâr tarîkı: Amel ve ibâdete düşkün olanların yoludur. Bu yolun sâlikleri genellikle farz ve nâfile ibâdetlerle Hakk’a ulaşmaya çalışırlar. Buna rûhânî yol da denilir. Çünkü bu yolda rûhun nâfile ibâdetlerle güçlenip nefsi etkisi altına alması esâstır. Nakşbendîlik bu esâsları benimseyen bir tarîkattır.

Ebrâr tarîkı: Riyâzat ve mücâhede yoludur. Bu yola nefsânî tarîk da denilir. Çünkü amaç riyâzat ve mücâhede ile nefsi zaafa uğratıp onun rûha ram olmasını sağlamaktır. Bu yolun yolcuları Hakk ile muâmelede de, halk ile muâmelede de sıdk üzeredirler. Gönül saflığına ermek için mücâhedeyi esâs alırlar. Kâdirîlik, Halvetîlik ve Rifâîlik gibi tarîkatlar bu esâslara bağlı mânevî yollardır.

Şuttâr tarîkı: Aşk ve muhabbet ehlinin yoludur. Bu yola aşk, vecd ve coşku ile girilir. Aşk ile ülfeti olmayan, bu tarîka sülûk edemez. Bu yolun yolcuları Bâyezîd gibi coşkulu ve taşkın, Mevlânâ gibi âşık insanlardır.

Bir başka tasnîfe göre tarîkatlar nefsânî ve rûhânî olmak üzere ikiye ayrılır. Nefsânî tarîkatlar mücâhede ve riyâzatla tasavvufî eğitimi sürdürürler. Rûhânî tarîkatlar ise tasavvufî eğitimi ibâdet ve taâtlara yönelerek rûhun tasfiyesi şeklinde gerçekleştirmeye çalışırlar. Yukarıdaki ahyâr tarîkı rûhânî yöntemi, ebrâr yolu ise nefsânî usûlü benimsemiştir.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TARÎKAT NEDİR? TASAVVUFLA AYNI MÂNÂYA MI GELİR? NE ZAMAN ORTAYA ÇIKMIŞTIR?

Tarîkat Nedir? Tasavvufla Aynı Mânâya mı Gelir? Ne Zaman Ortaya Çıkmıştır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.