Ehl-i Beyt İçin Okunan Dualar

Ehl-i Beyt için okunan dualar nelerdir?

Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de:

“…Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günâhı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor.” (el-Ahzâb, 33) buyurarak Ehl-i Beyt’i tezkiye ve tebrie ettiğini bildiriyor. Yâni Ehl-i Beyt’i bizzat Cenâb-ı Hak medhediyor.

Resûlullah da âile efrâdını candan sever, ümmetinin de onları sevmesini arzu ederdi. Nitekim şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ’yı, sizi nîmetleriyle perverde kıldığı için sevin. Beni, Allâh’ı sevdiğiniz için sevin. Ehl-i Beyt’imi de beni sevdiğiniz için sevin!” (Tirmizî, Menâkıb, 31/3789)

Allah Resûlü’nde fânî olan Ebûbekir (r.a.), Ehl-i Beyt’e hürmet ve muhabbette de örnek bir şahsiyettir. O, buyuruyordu ki:

“Ehl-i Beyt’ine karşı edepli olmak sûretiyle Hazret-i Muhammed’e (s.a.v.) hürmet ediniz. Canım kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, Resûlullah’ın yakınları, kendi yakınlarımdan bana daha sevgilidir.”

“ÂL-İ MUHAMMED” İÇİN YAPILAN DUÂ

Ehl-i Beyt sevgisi o kadar mühim bir vazifedir ki, Rabbimiz, namazlarda Tahiyyat’tan sonra okuduğumuz “salli-bârik” duâlarında “Âl-i Muhammed” diyerek Ehl-i Beyt için de duâ etmemizi murâd etmiştir.

Namazlarda teşehhüdün hâtimesi kılınan ve “Âl-i Muhammed” için yapılan duâ, şüphesiz ki onların makamlarının yüceliğini gösterir. Tâzîm ve hürmetin böylesi, başka hiçbir “âile” için mevzubahis değildir.

Bâzı kasıtlı kişilerin ve gâfillerin ithamlarına karşı: “Eğer Âl-i Muhammed’i sevmek Râfızîlik ise ins ü cin şâhid olsun ki ben Râfızîyim.” diyen İmâm Şâfiî Hazretleri, yine bu husustaki duygularını şöyle ifade buyurmuştur:

“Ey Resûlullâh’ın Ehl-i Beyt’i! Sizi sevmek, Allâh’ın Kur’ân’ında inzâl ettiği bir farzıdır. Size en büyük medâr-ı iftihar olarak kâfîdir ki, size salât etmeyenin namazı kabul değildir.” (Muhammed Pârsâ, Faslü’l-Hitâb / Tevhîde Giriş, s. 522)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Öyle Bir Rahmet Ki, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

EHL-İ BEYT NE DEMEK? EHL-İ BEYT SEVGİSİ NASIL OLMALI?

Ehl-i Beyt Ne Demek? Ehl-i Beyt Sevgisi Nasıl Olmalı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.