Ekmeğe Zam Geldi / Yemeyenler de Yedi

Cemiyet Hayatımız

Biz emekli olduğumuz için ayağımızı yorganımıza göre uzatıyoruz, Allah’tan eski yorganlarda bir sıkıntı yok, şimdiki neslin yorganı biraz kısa geliyor.

Değerli emekli arkadaşlarım! Geçenlerde hayat pahalılığından söz etmiştik.

– Fiyatlar yükseldi, demiştik.

Biz emekli olduğumuz için ayağımızı yorganımıza göre uzatıyoruz, Allah’tan eski yorganlarda bir sıkıntı yok, şimdiki neslin yorganı biraz kısa geliyor.

Geçenlerde Necati telefon etti:

Abi artık ekmek aslanın ağzında, dedi.

Necati’nin sıkıntılı bir hali vardı, onu biraz rahatlatmak için şaka yollu:

Aslan mı besliyorsun Necati? dedim.

Dediğim söz hepten şaka sayılmaz. Necati televizyonda akşama kadar belgesel seyrettiği için bu hayvanlardan birini beslemesine şaşırmam:

Necati, yakın bir akrabasını kaybetmiş gibi:

Abi, ekmek de elden gitti, iki buçuk oldu, dedi.

Üzülme Necati her şey yoluna girer, dedim.

Necati burnundan soluyordu. Ekmek zammını unutmuş, bana laf yetiştiriyordu:

Abi, ben ekmek aslanın ağzında, diyorum sen benle dalga geçiyorsun, anlamıyorsun, dedi.

Anlıyorum Necati ekmeği aslanın ağzından almak kolay, dedim.

Bak hâlâ dalga geçiyorsun, aslanın ağzından ekmeği almak nasıl kolay olsun…

Kolay Necati… Sen akşama kadar belgesellerde aslanları izliyorsun değil mi?

Necati’nin burnundan soluduğunu işittim:

Evet! dedi.

Sen hiçbir aslanın ekmek yediğini gördün mü? dedim.

Necati’nin halini görür gibiydim, elinden gelse telefonu kafama vuracak, kafama vurur gibi kapattı…

“EKMEK ZAMSIZ 2 LİRA”

Sabahleyin neşeli kalktım. Kış ayı geldiği halde hava berrak ve güneşliydi. Elimi yüzümü yıkarım. Çeşmenin musluğu kolay açılıyordu. Ama zor kapanıyordu, damlaması fazlalaştı. Bugün ekmek almak için fırına gidince musluk lastiği de alayım diye aklıma yazdım. Giyindim:

Hanım ben ekmek alıp geleyim, dedim.

Bak bakalım, iki buçuk olmuş, diyorlar.

Kapıdan çıktım. Çarşı biraz uzak ama ekmeği almak bahanesiyle musluk lastiği de alacağım. Bakkalın önünden geçerken gözüme ilişti. Ekmek dolabının üstünde “ekmek zamsız 2 lira” yazıyordu. Bizim bakkal küçük bir market gibidir. Zaten camına da “MİNİ MARKET” yazmış.

Hayırlı işler bakkal efendi, ekmek zamlanmadı mı?

Zamlandı ama bizde zam yok, millet menfaatine…

Yaa! İyi… Bizim bir arkadaş, ekmek zamlandı diye şikâyet ediyordu.

Buraya gelsin!

Olur söylerim, ben de dönüşte iki ekmek alırım, kalır değil mi?.. Musluk lastiği alıp geleyim…

Bizde var.

Musluk lastiği mi?

Evet, zamsız.

Musluk lastiği için taa çarşıya gitmekten kurtulmuştum. Ben cebimde bozuk para ararken bir delikanlı geldi:

Bakkal abi elektrik sigortası var mı? dedi.

Ben içimden “çüş” dedim. Bu kelimeyi hiç sevmem ama çocukların dilinden aklımda kalmış… Elektrikçi dükkânı mı burası, bakkalda sigorta ne arasın…

Bakkal efendi “yok” da demedi, “var” da demedi, tezgâhın altından elektrik sigortasını çıkarıp verdi. Bu sefer ben kendime “çüş” dedim.

Burası bakkal değil de bitpazarı gibi… Meğer her şey varmış. Kadının biri geldi:

Bizim oğlanın yine burnu tıkanıyor, dedi.

Burun spreyi istedi. Bu sefer “çüş” demedim.

Bakkal:

Geçmiş olsun! dedi.

Burun spreyini çıkarıp verdi.

KORONA BEKARI

Eve geldiğim zaman kahvaltı sofrası hazırdı. Tam oturdum, yanı başımda bir zarf:

Bu ne hanım? dedim.

Düğün davetiyesi, Remziye’nin oğlu biraz önce getirdi.

Demek ki sonunda düğün yapmaya karar vermişler. Gitmem de gidemem de ama millet haklı… Korona sebebiyle düğünler yığıldı. Ortaya “Korona Bekârı” diye bir söz çıktı. Gözünü karartanlar birer birer düğün yapmaya başladı. Bu aşı karşıtları oldukça bu musibet hastalığın ne zaman defolup gideceği belli olmaz… Yapsınlar düğünlerini, ben gitmem.

Kahvaltıdan sonra Tahir’e telefon açtım:

Hayırlı olsun, düğün yapmaya karar vermişsin… Ben gelemem ama dikkatli olun, dedim.

Dikkat ediyoruz. Salonda maske dağıtacağız, davetiyenin altına yazdık.

İyi, dedim.

Gerçekten de davetiyeye baktım, not diye yazmışlar: “Girişte maske ve dezenfektan dağıtılacaktır.”

EKMEĞİ ESKİ FİYATTAN SATIYOR

O gün yine Cafe Ahmet’te buluştuk. Necati de geldi. Bana küskün gibi duruyordu ama ben gülümsedim:

Bizim o taraftaki bakkal, ekmeği eski fiyattan satıyor, zam yapmamış, dedim. Ahmet abi çayları topal sehpaya koyarken:

Bilirim be ya o bakkali, ekmeğin fiyati bellidir zam yapmaz, zami zeytinle peynire koyar… dedi.

Ahmet abi öyle deyince durup düşündüm: iki tane musluk lastiğine sanki çok para vermiştim… Galiba ekmek aslanın ağzında… Hoşça kalın emekli dostlarım.

Kaynak: Ekrem Bektaş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 430