Ekonomik Krize Çözüm Üreten Aileler

HAYATIMIZ

Elimize geçen paranın ne kadarını nereye harcıyoruz? Harcadığımız paranın ne kadarı gerçek tabiî/insânî ihtiyacımızı oluşturuyor? Ne kadarı sun’î ve “kabullendirilmiş” ihtiyaç?

Üretici toplum, tükettiğinin hemen hepsini kendisi üretebilen bir toplum yapısıdır. Tarıma dayalı yerleşim merkezlerinde her aile, kendi ihtiyacını ekip biçerek temin eder, ürettiği şeylerin fazlasıyla da diğer ihtiyaçlarını karşıladığı için “dışa çok bağımlı olmayan” bir ekonomik yapı gösterir. Fakat günümüzün hızla şehirleşen ve sanayileşen bölgelerinde her ailenin kendi ihtiyacını üretmesi mümkün değildir.

EKONOMİK KRİZE ÇÖZÜM ÜRETEN AİLELER

Üretim, doğruca ana maddeden ve tabiattan bir şeyler yapmak ise de, günümüzün yoğun şehir hayatında, aile ve toplum bazında “ana maddeden” bir şeyler üretmeye çalışmak yerine, evdeki malzemelerden bir şeyler ortaya çıkarmak bile bir “üretim girişimi”dir. İşe, okula giden kimselerin dışarıdan ambalajlı veya hazır yiyecekler yerine, evde hazırlanmış yiyecek-içeceği tercih etmesi bile önemli bir tür “üretim girişimi”dir. Bu, bize dayatılmaya çalışılan tek tip hayata karşı konulan ciddî bir tepkidir. Reklamların onca etkileyici, büyülü gücüne rağmen bize dayatılan marka ve isimlere takılmadan kendi kültürümüzün yiyeceğini-içeceğini ısrarla tercih etmek, bir başka açıdan psikolojik savaşın oldukça etkili bir silahı olarak görülebilir.

Türkiye’nin hâlihazırda yaşadığı ekonomik darboğaz ve bunun doğurduğu bunalımlar, hepimizi yakından ilgilendiriyor. Her aile, ekonomik krizin kendine düşen payına katlanmak zorunda kalıyor. Dar gelirli ailelerin yükü daha da ağırlaştığından, ekonomik faktörler, insanların psikolojik dengelerini bozuyor ve maalesef birçok sosyal ve ailevî facialara sebep oluyor.

Böyle bir durumda yaşanan bu ekonomik krizi gözlerimizi kapatarak geçiştirmek yerine, gerçekçi olmak ve yaşadığımız şartları tahlil ederek, kendi aile bütçemiz açısından neler yapabileceğimizi planlamamız gerekiyor.

Bu planda, kendi tercih ve kararlarımızla fert ve aile açısından temel ihtiyaçlarımızı belirlememiz birinci safhadır. Reklamlar ve toplum baskısıyla değil de, şartlandırmalardan uzak bir şekilde “Neye ihtiyacımız var?”, “Ne ile mutlu olacağız?” sorularına sağlıklı cevaplar verebilirsek, en doğru başlangıcı yapmış oluruz.

Ardından, bu ihtiyaçlarımızı hangi sırayla temin edeceğiz? Eskilerin tabiri ile “ehem-mühim” yani öncelik sıralaması önemlidir. Eskiden bir alışveriş için iki kere düşünürken şimdi belki yirmi defa düşünmeliyiz. Rastgele alışverişe çıkıp stres atmak için para harcamamalıyız. Evde bir liste hazırlayıp bu listenin dışına çıkmamalıyız.

Tabi, bu konuda biz kadınlara çok önemli vazifeler düşüyor. Tükettiğimiz birçok ürünü evlerde üretmemiz mümkün... Madem bu ekonomik buhranı hep beraber yaşıyoruz, bunu daha az hasarla atlatmamız ve üzerimizdeki tesirlerini asgarîye indirmemiz mümkün… Nasıl mı? Hayat standartlarımızı, alışkanlıklarımızı, tüketim kalıplarımızı gözden geçirerek... Elimize geçen paranın ne kadarını nereye harcıyoruz? Harcadığımız paranın ne kadarı gerçek tabiî/insânî ihtiyacımızı oluşturuyor? Ne kadarı sun’î ve “kabullendirilmiş” ihtiyaç?

Pastahanelerde, şarküterilerde satışa sunulan iştah çekici, güzel görünümlü, farklı yiyecek ve içecekleri; daha uygun, daha temiz ve daha fazla olacak şekilde evlerimizde yapabiliriz. Şu anda belki birçoğunuz; “Kim uğraşacak, hazır alıp yemek-içmek varken…” diyor. Ama böyle düşünmemek gerek! Bir kere canımızın her istediği şeyi her zaman doyasıya alıp yemek, bütçemizi sarsabilir, sağlık problemlerine sebep olabilir ve elbette ciddî bir israf kapısıdır. İnternette her çeşit yiyeceğin yapım tarifleri mevcut. Oradan öğrenip hem kendimizi geliştirir, hem de kendi damak tadımıza göre yeni keşifler yaparız. Böylece aile bütçesine katkıda bulunup, evde üretim ile para kazanmış, en azından kaybetmemiş oluruz.

Şu günler, tam da kışlık yiyecek hazırlamak için uygun zaman dilimi. Salça, domates sosu, melemenlik, tarhana, turşu, reçel, meyve suları vb. birçok çeşidi evlerimizde üretebiliriz. Belki biraz yoruluruz, biraz sıkıntı çekeriz, fakat kışın bunun rahatlık ve kolaylığını doya doya yaşarız. İnsanın el emeğinden daha tatlı, daha sağlıklı ne var?

Kaynak: Fatma Mebrure Şenler, Altınoluk Dergisi, Sayı: 462