Elmalılı Hamdi Yazır'ın Duası

Büyük Müfessir Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın duası...

Osmanlı Devleti’nin son devrinde yetişen büyük din âlimi Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın duası.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

İlâhî! Hamdini sözüme sertâc ettim, zikrini kalbime mi’râc ettim, kitâbını kendime minhâc ettim.

Ben yoktum vâr ettin, varlığından haberdâr ettin, aşkınla gönlümü bî-karâr ettin.

İnâyetine sığındım kapına geldim, hidâyetine sığındım lütfuna geldim.

Kulluk edemedim affına geldim. Şaşırtma beni, doğruyu söylet; neşveni duyur, hakikati öğret.

Sen duyurmazsan ben duyamam,  Sen söyletmezsen ben söyleyemem, Sen sevdirmezsen ben sevdiremem.

Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini.

Sevdin, Habîbini kâinata sevdirdin; sevdin de hil’at-i risâleti giydirdin. Makām-ı İbrahim’den Makām-ı Mahmûd’a erdirdin.

Server-i asfiyâ kıldın, Hâtem-i enbiyâ kıldın, Muhammed Mustafâ kıldın.

Salât ü selâm, tahiyyât ü ikrâm, her türlü ihtirâm ona, onun âl ü ashâb ü etbâ’ına yâ Rab!

Kaynak: Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili

İslam ve İhsan

ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR KİMDİR?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allah katında vicdan azabı bir pismanlikmidir

    • Evet mümine kardeşim bir kişinin yaptığı işten rahatsızlık duyması vicdanen rahatsız olması ve bir daha aynı hataya tekrar düşmemeyi aklından geçirik bunu kendine hedef koyması da tevbe sayılır taki aynı hatayı tekrar işleyene kadar. Bu durumda tekrar tevbe edip aynı hatayı bir daha işlememeye niyetlenmek lazım gelir.Tevbe çok çeşitlidir ..İnsanın kendi yaptığı işe buğuz etmesi ve içinden kendini ayıplaması da tevbe dir .Tabi burda temel kaide aynı hatayı tekrar işlememeye niyet etmek ve bu gayrette olmaktır.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.