En Çok Nerede Aceleci Olmak Gerek?

Hizmet

Her işimizi ağırbaşlılık içinde yapmamızı emreden ve kendisi de bu şekilde yapan Peygamber Efendimiz (s.a.v) müslümanlardan hangi konuda aceleci olmalarını istemiştir.

Hayır işlerinde acele etmek, kâmil bir mü’min olmanın alâmetidir. Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurur:

“İbadetlerin kabul ediliş alâmetleri, o ibadetlerden sonra hemen başka ibadetlere girişmek, birbiri ardınca hayırlara koştukça koşmaktır.”

BİR HAYRIN ŞEREFİ, GECİKTİRİLMEDEN YAPILMASINDADIR!

Bir hayrın şerefi, geciktirilmeden yapılmasındadır. Bu hususta şu misâl ne kadar ibretlidir:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Bedir’de ashâbını cihâda teşvik etmiş ve onlara cenneti hatırlatmıştı. Düşman iyice yaklaşınca da:

“–Haydi, genişliği semâvât ve arz kadar olan cennet için kalkın!” buyurmuştu. Bunun üzerine Umeyr bin Hümâm -radıyallâhu anh- atılarak:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! «Genişliği semâvât ve arz kadar olan cennet» mi buyurdunuz?” dedi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Evet!” buyurunca da:

“–Ne iyi, ne âlâ!” dedi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sordu:

“–Niçin öyle söyledin?”

Umeyr -radıyallâhu anh-:

“–Vallâhi yâ Rasûlâllah, başka bir şey için değil, sadece cennet ehlinden olmak için böyle söyledim.” dedi.

Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:

“–Sen, cennet ehlindensin!” müjdesini verdi.

Umeyr -radıyallâhu anh- cihâda kuvvetli girmek için torbasından birkaç hurma çıkarıp yemeye başladı. Ancak gecikmeye daha fazla sabredemeyerek:

“–Bu hurmaları yiyinceye kadar yaşayacak olursam, bu gerçekten uzun bir hayat olacaktır. Hurmalar bitinceye kadar burada oturursam, dünyaya karşı fazla hırs göstermiş olurum!” dedi ve elindeki hurmaları fırlatarak kılıcını çekip düşmanla savaştı. Nihâyet şehîdlik mertebesine nâil oldu. (Bkz. Buhârî, Meğâzî, 17; Müslim, İmâret, 145; Muvatta’, Cihâd 42)

Amel defterini hayırlı amellerle doldurup cennette yüksek bir makâma nâil olmak isteyen mü’min, acele etmeli ve vaktini iyi değerlendirmelidir. İmkânı nisbetinde gücünün yettiği her hayrı işlemeye gayret etmelidir. Ancak hayırda yarışırken sâlih amelleri aceleye getirip onları kusurlu ve noksan yapmak da doğru değildir. Zira Cenâb-ı Hak, yapılan her işin düzgün ve sağlam olmasını sever. Nitekim meşhur âlim Aliyyü’l-Kārî, bu hususta şu açıklamayı yapar:

“Allâh’ın emirlerine yönelme hususunda acele etmekle onları yerine getirirken acele etmek arasında büyük fark vardır. Bunlardan birincisi güzel ve medhedilmiş, ikincisi ise zemmedilmiştir.”

Bir derviş, Hasan-ı Basrî Hazretleri’nden bir şey istemişti. O da hemen ayağa kalkıp gömleğini çıkardı ve dervişe verdi.

“–Efendim, eve gidip oradan bir şeyler verseydiniz olmaz mıydı?!” dediler. Hazret şu cevabı verdi:

“–Bir defasında ihtiyaç sahibi biri mescide gelip; «Karnım aç!» demişti. Biz gaflet edip hemen yiyecek getirmedik. Sabah namazına geldiğimizde bir de baktık ki, zavallı ölmüş. Kefenleyip defnettik. Ertesi gün, bir zuhûrat olarak, fakiri sardığımız kefenin mihrapta durduğunu ve üzerinde; «Kefeninizi alın, Allah kabul etmedi!» yazdığını gördük. İşte o gün:

«Bundan sonra bir ihtiyaç sahibini gördüğümde onu bekletmeyeceğim, hemen ihtiyacını göreceğim.» diye yemin ettim.”[1]

[1] Bkz. Darîr Mustafa Efendi, Yüz Hadis Yüz Hikâye, İstanbul 2001, s. 157.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Gençlik , Erkam Yayınları