En Hayırlı Eğitim

Hizmet

İnsanoğluna yapılabilecek hizmetlerin en kıymetlisi, onun ebedî saâdet ve selâmetini temin edecek olan hizmetlerdir. Bunların en yücesi olan îlâ-yı kelimetullâh,[1] mü’minlere emânet edilmiş azametli bir dâvâ ve kudsî bir vazifedir. Zira hidâyete muhtaç bir insanı, ilâhî hakîkatlerle tanıştırıp onun îmanla şereflenmesine vesîle olmak, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in nazarında, en kıymetli dünyâ metâlarına sahip olmaktan ve hattâ üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıydı.

Kur’ân-ı Kerîm’de, bu hususla ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır:

“...Kim onu (bir insanı) ihyâ ederse, bütün insanları ihyâ etmiş gibi olur...” (el-Mâide, 32)

İn­san­lı­ğa hi­dâ­yet reh­be­ri olan Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye, Allah ve Rasûlü’nün bizlere en büyük emânetleridir. Sahâbe-i kirâm ve mübârek ecdâdımız, bu emânetleri 1400 seneden beri ne şekilde idrâk edip bize kadar ulaştırmışlarsa, biz de gelecek nesillere öylece ulaştırmak mecbûriyetindeyiz. Bu emâ­netleri kendimiz­den baş­la­ya­rak Al­lâh’ın kul­la­rı­na ta­şı­ya­bil­mek, Allah rızâsı için yapılabilecek en mü­him hiz­mettir. Bu hizmetler, bizim âhiret sermayemiz ve -inşâallah- cennet vizemiz olacaktır.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Si­zin en ha­yır­lı­nız, Kur’ân-ı Ke­rîm’i öğ­re­nen ve öğ­re­ten­dir.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21)

Hakîkaten, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve O’nun mânevî terbiyesi altında yetişen sahâbe-i kirâm, Kur’ân’a endeksli bir hayat tarzı kazanmışlardı. Bütün gayretleri Kur’ân’ı öğrenmek, hayatlarına tatbik etmek ve onun ebedî saâdet davetini bütün insanlığa ulaştırabilmekti. Onların bu yöndeki hizmet ve gayretlerini yansıtan birkaç misal şöyledir:

Sahâbe-i kirâmdan Ebû Talha -radıyallâhu anh- bir gün Peygamber Efendimiz’in yanına vardığında, O’nun ayakta durmuş, Ashâb-ı Suffe’ye Kur’ân öğretmekte olduğunu gördü. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, açlıktan iki büklüm olan belini doğrultmak için karnına taş bağlamıştı. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ve ashâbının en mühim meşgûliyeti, Allâh’ın Kitâbı’nı anlamak ve öğrenmek, en büyük arzu ve iştiyakları da Kur’ân’ı tekrar tekrar okumak ve dinlemekti. (Ebû Nuaym, Hilye, I, 342)

[1] Îlâ-yı kelimetullâh: Allah adının ve kelime-i tevhidde hülâsa edilen İslâm dîninin yaşanarak tebliğ edilmesi ve yüceltilmesi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları