En Kıymetli Zaferler
Riyadan uzak zaferler en kıymetli zaferlerdir. Şanlı ecdadımız galip geldiği savaşlar sonrası riyaya düşmemek, ben hastalığına yakalanmamak için bakın neler yapmışlar... Allah'a sadık sultanların zaferleri nasıl olmuş?
Riyadan uzak zaferler...
YAVUZ SULTAN SELİM HAN'IN MÜTHİŞ CEVABI
Sultan Selim Han, tarih felsefesinin çözemediği bir dirâyetle Sînâ Çölü’nü geçti. Mısır’ı fethetti. İki sene süren, zaferlerle dolu bu seferden dönüşte Üsküdar’a, Çamlıca Tepesi’ne geldi, kumandanlarına şöyle dedi:
‒Siz İstanbul’a girin. Ben, hava kararsın, sokaklar boşalsın, ondan sonra şehre gireyim. Fânîlerin alkışları nefsâniyetimi tahrik ederek beni perişan etmesin, yere sermesin!
Dilinde şu mısralar vardı:
Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavgā imiş,
Bir velîye bende olmak cümleden âlâ imiş…
Bu cihangir gönül sultanı, vefât ederken yakın nedîmi Hasan Can kendisine dedi ki:
‒Padişahım, Allah ile beraber olmak vaktidir.
Yavuz’un cevabı şöyle oldu:
‒Hasan! Bizi şimdiye kadar kimle beraber bilirdin? Sen bana bir Yâsîn-i Şerif oku!
Ardından kelime-i şahâdet ile son nefesini verdi.
İşte riyâdan uzak seferlerin, makbul zaferlerin bereketli meyvesi…
Tarihçiler der ki:
Yavuz Sultan Selim Han, 8 senelik saltanatıyla İslâm tarihinin en büyük zaferlerine imza atanlardan biridir. Onun müstesnâ hizmeti, ikindi güneşi gibidir. Vakti kısa, fakat gölgesi uzundur…
MUHTEŞEM SÜLEYMAN
Fânî alkışların sarhoşu olmama şuurunun bir başka misâli de Muhteşem Süleyman’dır:
Barbaros Hayreddin Paşa; Preveze Deniz Savaşı’nda müthiş bir zafer kazanmış, düşman kadırgalarını önüne katarak muhteşem donanmasıyla İstanbul önlerine gelmişti. O esnada Kanunî Sultan Süleyman Han ve vezirleri de bu ihtişamlı manzarayı Sarayburnu’ndan seyretmekteydiler. Paşalardan biri heyecanla;
“–Sultanım, dünya, dünya olalı böyle bir manzarayı acaba kaç kere seyretti? Sizler ne kadar fahretseniz (övünseniz) azdır!” dedi.
Kanunî’nin cevabı şöyle oldu:
“–Paşa! Bize; fahretmek mi, yoksa bu muzafferiyetleri bahşeden yüce Rabbimiz’e hamd ile şükretmek mi düşer?!.”
Ulu Hakan, zaferi kendine izâfe etmekten korktu ve çekindi. Nâil olduğu muvaffakiyetlerin, Cenâb-ı Hakk’ın lutfu olduğunu ikrâr etti.
İşte asıl sultanlık!..
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Ekim Sayı: 152