En Makbul Şükür
Şükür, sadece "Yâ Rabbi Sana şükürler olsun!" demek değildir. Bilâkis Allâh’ın kendisine lûtfettiği nimetlerin hepsini yaratılış maksadına uygun olarak kullanmaktır. Şükrün en makbûlü ise din kardeşlerine fayda veren toplumsal ibadetler ve hizmetlerdir.
Es‘ad Erbili Hazretleri hizmeti hayatının mihveri hâline getirmiştir. Ümmet-i Muhammed’in maddî ve mânevî kurtuluşu için durmadan gayret etmiş, mü’minleri de buna teşvik etmiştir. Bir defasında şöyle buyurmuştur:
“Cenâb-ı Hak şerefli kalbinizi aşk ve muhabbet hânesi, feyz ve bereket yuvası eylesin! Aşk ve muhabbetinizi sizinle sohbet eden ihvâna da sirâyet ettirsin! Zira yalnız kendi hâlini düşünüp kendini kurtarma derdinde olanlar, Peygamber vârisliğine lâyık olamazlar.
HAKKA, HAYRA, VE TAKVAYA TEŞVİK
«Ümmetî, ümmetî!..» buyuran ve kıyâmet günü kendini düşünmeyip sadece Rahmân’ın kullarının kurtuluşu için gayret eden Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in izinden gidenler, dâimâ kendileri önde (yani her hâlleriyle başkalarına güzel bir örnek olarak) ve sohbet ettikleri kimseler arkada olduğu hâlde (yani onları devamlı hakka, hayra ve takvâya teşvik edip onlara rehberlik etmek sûretiyle) Cenâb-ı Hak’a yaklaşmaya gayret ederler. İbadet ve tâate mânî olan dünyevî meşgûliyetlere aslâ iltifat etmezler. Tevekkül sâyesinde devamlı refah içinde ve herkese karşı müstağnî olarak yaşarlar.”[1]
“Şükür, sadece; «Yâ Rabbi Sana şükürler olsun!» demek değildir. Bilâkis Allâh’ın kendisine lûtfettiği nîmetlerin hepsini yaratılış maksadına uygun olarak kullanmaktır. Şükrün en makbûlü ise sârî olan, yani din kardeşlerine fayda veren (ictimâî) ibadetlerden (ve hizmetlerden) ibârettir.”[2]
DİPNOTLAR
[1] M. Es‘ad Efendi, a.g.e, s. 91-92, no: 60.
[2] M. Es‘ad Efendi, a.g.e, s. 67, no: 38.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
YORUMLAR