En Mutlu Aile
İslam’a göre aile yuvası nasıl kurulabilir? Peygamberimizin (s.a.s.) ilk zevcesi kimdir, Efendimiz’e (s.a.s.) ve İslam’a ne gibi katkıları olmuştur? Peygamberimizin (s.a.s.) ailesinin özellikleri nelerdir? En mutlu aileden güzel örnekler...
Hazreti Âdem ve Havva vâlidemiz arasında bir nikâhla, cennette başlayan aile hayatı insan neslinin, Yüce Rabbin yarattığı fıtrat üzere devamını temin eden temel müessesedir. Bütün dinlerin ve o dinleri tebliğ eden peygamberlerin ortak mesajı da, bu fıtratın bozulmamasına, insan neslinin ifsâd edilmemesine yönelik olmuştur.
Ferd ve toplumların muhtaç olduğu ideâl hayatın bütün güzel örnekleri, Server-i Âlem -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de toplanmıştı. “Beni Rabbim terbiye etti ve en güzel bir şekilde terbiye etti” buyuran Seyyid-i Kâinat -sallallâhu aleyhi ve sellem- rabbanî, azîm bir ahlâkın emsalsiz bir örneği idi.
Hayatının her safhası bütün insanlık, özellikle de mü’minler için uyulması gereken sayısız güzellikler ile bezenmiş nebevî hayatın en önemli alanlarından biri Efendimiz’in 25 yaşında başlayıp son anına kadar devam eden âile hayatıdır...
EFENDİM’İN İLK ZEVCESİ
Habib-i Hüdâ -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ilk zevcesi Hazret-i Hatice annemizle kurdukları muazzez aile yuvası, yakînen incelendiğinde bu yuvadan akseden nurânî güzellikler görülür.
İlk güzellik karşılıklı sevgi ve vefadır. Hira’dan o güne kadar hiç duyulmayan yepyeni bir mesajla evine dönen Yüce Peygamber’in o anında, Efendisi’ne geçmişinde tanıdığı bütün güzel vasıfları ile ma’nen güç veren asîl, vakur bir Hazreti Hatice tavrını görürüz. Bu unutulmayacak teslimiyet ve ma’nevî desteğin karşısında da, son gününe kadar hep devam eden Muhammedî vefâ müşâhede edilir.
Hazret-i Hatice annemiz Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- için İslâm davasında sâdık bir müşavir, iyi bir derd ortağı ve sükûnet kaynağı idi. Canını, malını ve bütün varlığını Allah Resûlü’ne adamıştı. İslâm’ın ilk yıllarında bu yüce dîne en güçlü desteği madden ve ma’nen o sağlamıştı. Vefâ Peygamberi sevgili Efendimiz de onu asla unutmadı. Onun vefatından sonra da hep hatırladı, hep hayırla yâd etti.
Bazen bir koyun kesse onu Hazret-i Hatice’nin arkadaşlarına gönderir, kendisine bir şey getirildiğinde de “Bunu filan kadının evine götürün, zira o Hatice’nin arkadaşı idi, bunu da filan kadının evine götürün, o da Hatice’yi severdi” derler, sonra da “Ben Hatice’nin sevdiklerini de seviyorum” buyururlardı.
“O’nun işaretlerinden biri de sizi cezbeden kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve şefkati yerleştirmesidir. Elbette bunda kuşkusuz düşünen insanlar için dersler vardır.” (Rum, 21)
Peygamber Efendimizle Hazret-i Hatice annemizin karşılıklı nezîh, insaniyetperver yardımsever hayatları kendilerini bütün akraba, tanıdık ve Mekke halkına da sevdirmişti.
İLK İSLAM YUVASI
Diğer bir güzellik bu ilk İslâm yuvasının bir ilim ve ibâdet merkezi olmasıdır. Nebiler serdarı sevgili Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- insânî ve İslâmî eğitimi öncelikle kendi evinde hanımlarına vermiştir. Zira iyi bir İslâmî eğitime sahip bir hanım dini yaşarken eşi için samimi bir dost, çocukları için iyi bir anne ve okul olacak ve onların iyi yetişmesinin teminatı haline gelecektir.
“Ailene namazı emret! Kendin de namaza dört elle sarıl” (Taha, 132) buyrulduğu üzere, Fahr-i Kâinat Efendimiz eşlerin birbirlerini teheccüd namazı mevzuunda teşvik etmesini isterdi. Bu yönde gayret gösterenleri de şöyle methetmişti:
“Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin.” (Ebû Davud, Tatavvu, 18)
Hadis-i nebevîdeki “eşlerin birbirine su serpmesi beyanı da, aile hayatında özellikle ibâdete teşvikte eşler arasındaki sevgi ve samimiyetin ne kadar önemli olduğuna işaret eden bir latife-i nebevî olsa gerektir.
Diğer bir âyet-i kerîmede “Ey îman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz.” (et-Tahrîm, 6) buyruluyor. Bu emr-i ilâhî de aile ocağında eğitim ve terbiyenin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. Bu ayet-i celilenin tefsirini Hazret-i Ali -kerremallâhu vecheh- “Kendinize ve aile ferdlerinize hayrı, ilmi ve edebi öğretin” şeklinde yaparken, İbn-i Abbâs hazretleri de: “Onları Allah’a itaate alıştırın. İsyan ve günahlardan sakındırın. Aile efradınıza Allah’ın zikrini emredin ki Allah da sizi cehennem azabından kurtarsın” şeklinde tefsir etmişlerdir. (Taberî)
EFENDİMİZ’İN AİLESİ
Risalet evi, aile ferdlerinin saygı gördüğü torunların secdelerde dedelerinin omuzlarında olduğu bir yuva idi. Yüce Rabbimiz: “Kadınlarla iyi geçinin” (Nisa, 19) buyurarak erkekleri îkaz etmiş ve eşlerine değer vermelerini istemiştir. Nebiler Sultanı Efendimiz’in “Mü’minlerin îman bakımından en mükemmeli ahlâkı en iyi olanıdır. En hayırlınız ise kadınlarına karşı ahlâken en hayırlı olanınızdır.” (Tirmizî, Rad’ 11) buyruğu sağlam ve huzurlu bir ailenin, faziletli bir cemiyetin temel ölçüsüdür.
Allah Resûlü Sevgili Peygamberimiz aile hukukunun gerektirdiği hassasiyeti gözeterek gece ibâdeti için mübarek zevcesi Hazret-i Aişe’den izin istemişti: “Aişe! Müsâde eder misin bu gece Rabbime ibâdetle geçirmek arzusundayım” şeklindeki büyük nezâkete, Hazret-i Aişe de, “Ya Resûlallah sizinle beraber olmayı elbette çok severim. Ancak sizin kendiniz için sevdiğiniz ben daha çok severim” diyerek, aile ocağında fedakârlığın müstesna bir güzelliğini sergilemişti.
Yine Hz. Aişe validemize:
“-Resûlullah Efendimiz, hanımları ile baş başa kalınca nasıldı?” diye sorulmuş, o da şu cevabı vermişti:
“-Sizin adamlarınızdan biri gibi idi. Ama O -sallallâhu aleyhi ve sellem- insanların en keremlisi ve en yumuşağı idi. Daima neşeli ve tebessüm halinde olurdu.” (Ali el-Muttakî, Kenzul Ummal)
AİLE YUVASI NASIL KURULUR?
Dinimizde, aile yuvası ancak Allah adına verilen bir sözle ifade edilen nikâhla kurulabilir. Nikâh da ancak bir kadın ve erkek arasında câizdir. Nikâh sâdece karşılıklı söz verme değil, ilahi bir hukuku kabul etmek ve bu hukukun sorumluluklarını da yüklenmek demektir.
“Ve sakın zinaya yaklaşmayın, çünkü bu son derece yüz kızartıcı azgınca bir davranış ve çok kötü bir yoldur.” (Nur, 32) ayet-i ile nikah dışı ilişkilerin çirkinliği beyan edilirken, “Sizden bekâr olanları evlendirin.” (Nur, 32) ayeti ile de İslâm toplumuna, insanlığın geleceği için meşrû nikâhlarla mutlu evliliklerin kurulması için ilâhî bir görev verilmektedir. Günümüzde çok yoğun bir şekilde görülen ailevi problemlerin çözümü de ancak Allah Resûlünün aile hayatını yakinen tanımakla mümkündür.
Sen ol Şahi Ruşeh-i arz u sema/Barekallah ya Muhammed Mustafa
Kaynak: Abdullah Sert, Altınoluk Dergisi, Sayı: 451