En Önemli Liderler

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Hepiniz çobansınız ve güttüğünüzden sorumlusunuz” sözüyle liderliğin ne kadar önemli olduğunu anlatır bize. Devlet başkanlarının yanı sıra âlim, ârif ve mürşidlerin liderlikleri de toplumu sevk ve idare etmede son derece mühimdir. 

Yüce Rabbimiz kâinâtta bilinen bilinmeyen varlık kategorilerinde liderlikler yoluyla sevk ve idareyi zaruri kılmıştır. İnsan söz konusu olduğunda ise çok sayıda liderlikten bahsedilebilir. Allah Resûlü –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu hakikati “Hepiniz çobansınız ve güttüğünüzden sorumlusunuz” sözleriyle ifade buyurmuşlardır[1]. Evet, aile liderliği, iş yeri liderliği, hizmet liderliği, grup liderliği, mahalle, şehir ve devlet liderliği gibi tüm liderliklerin kendine mahsus gerekleri, esasları ve edepleri vardır.

Liderliğin oluşmasında kimi zaman yaratılıştan gelen fıtrî kabiliyet ve özellikler etkin olduğu gibi alanına göre sonradan kazanılan, bilgi, beceri ve liyakatler de belirleyici olabilmektedir.

LİDER KİMDİR?

Lider sadece emreden, raiyyesini köleleştiren ya da robotlaştıran değil, onları da işin/hizmetin içine katıp birlikte iş tutan ve hedefe yürüyendir.

Alanı ve çerçevesi ne olursa olsun tüm liderliklerin dikkat edeceği en temel mesele, mesuliyet şuurudur. Emrindekilerin hukukunu korumak ve kollamak, iktidar alanında zulmün her çeşidinden uzak durup adâleti tesis etmek, hizmetkârlığı öncelemek, ilahlaşma temayüllerinden uzak durmak, istişareyi esas almak, cömertlik, affedicilik ve merhametli olmayı tercih etmek gibi hasletlere sahip olmak, olmazsa olmaz esaslardır. Yine aynı şekilde planlı, dirayetli, disiplinli bir yapı oluşturabilmelidirler. İşleri ehline tevdi etmek de liderliğin istikameti bakımından önemlidir.

LİDERİN SORUMLULUĞU

Liderler bir şekilde gücü de elinde bulunduran kimseler olması itibariyle firavunlaşma temayüllerine kapılabilirler. Yine imkân ve fırsatların çokluğu, nefislerinin hevasını köpürtebilir. Bu itibarla etraflarına, yaptıkları her işi onaylayan ve hikmet buyurdunuz efendim” anlayışını benimseyen kimselerden ziyade, kendilerine acı da olsa Hak ve hakikati hatırlatan liyakatli kimseleri almalıdırlar. Bu durum onların hem dünyası ve hem de âhiretleri bakımından son derece önemlidir.

Lidere karşı yönetilenlerin sorumluluğu ise kendisine karşı saygı göstermek, ma’siyet ve isyanla emretmediği sürece –hoşuna gitsin ya da gitmesin- tüm taleplerinde ona itaat etmektir.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Altınoluk Dergisi, 369. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.