En Son Nazil Olan Ayet

En son nazil olan (inen) ayet hangisidir? Peygamberimize (sav.) nazil olan son ayet-i kerimede ne buyruluyor?

Cenab-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

Öyle bir günden sakının ki, hepiniz o gün Allah’a döndürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı tastamam verilecek, onlara haksızlık edilmeyecektir.” (Bakara, 281)

NAZİL OLAN SON AYET

İbn-i Abbas’dan rivâyet ediliyor: ‘‘-Bu, nâzil olan son âyettir. Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- bu âyetten 7 veya 9 veya 21 veya 81 gün, veyahud 3 saat sonra Allah’a kavuşmuştur.- Cibril, Efendimize demiştir ki: Bu âyeti, Bakara sûresinin 280. âyetinin peşine koy.’’

Rivâyet edildi ki, Allah Rasûlû -sallallahu aleyhi ve sellem- Pazartesi günü doğdu, Pazartesi peygamber olarak gönderildi, Pazartesi Medine’ye girdi ve Pazartesi rûhu kabzedildi. 18 gün hasta yattı. Ashab, kendisini ziyâret ediyordu. Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in söylediği son söz şu oldu: “Namaza dikkat edin, hizmetçilerinize iyi bakın. Namaza dikkat! Biz, Allah’tan geldik, şimdi O’na gidiyoruz.”

Allah Rasûlû -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle buyurdular: “Ümmetimden kimin iki azığı varsa, Allah -celle celâllüh- onu, o iki azıkla cennete koyar.” Hz. Âişe -radıyallahu anhüma-: “Ümmetinden tek bir azığı olanın durumu nedir?” deyince Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-: “O da aynı şekilde Allah’ın rahmetine nâil olacaktır yâ muvaffaka!” diye cevap verdi. Hz. Âişe -radıyallahu anhüma- tekrar: “Ümmetinden azığı olmayanın durumu ne olacak?” diye sorunca Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-: “Ben ümmetim için azığım” buyurdu.

Cenâb-ı Allah şöyle buyurmuştur: “Habîbim, Biz seni âlemlere başka bir şey için değil, ancak rahmet için gönderdik.” (Enbiyâ, 107)

Efendimiz -sallahu aleyhi ve sellem-’in hayatı da memâtı da rahmettir. Allah Rasûlû -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdular: “Allah, bir ümmete rahmet dilerse, önce o ümmetin nebîsinin (peygamberinin) rûhunu alır ve o nebîyi o ümmmet için selef ve azık kılar.”

Ensâr’dan birisi Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’e mersiye yazmış, şöyle demiştir: “Sabır, her yerde övgüye değer, ancak senin vefatına karşı sabır, şüphesiz kötülenmiştir.”

Şunu iyi bilmelisin ki, Cenâb-ı Allah yukarıdaki âyette Kur’an’da indirmiş olduğunun hulâsasını cem etmiş ve bu âyeti vahiy ve inzâlin hatimesi kılmıştır. Nitekim, daha önceki peygamberlere inzâl buyurduğu kitapların hülâsasını Kur’an’da cem etmiş ve Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- peygamberlerin sonuncusu (hâtemi) olduğu gibi, O’na inzâl buyurduğu kitabı, Kur’an-ı Kerim’i de önceki kitapların hatimesi (sonuncusu) yapmıştır ve Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- bütün peygamberlerin ahlâkını cem etmiştir.

Ey Müslüman! Şunu iyi bil ki, inzâl buyurulmuş bütün kitapların hülâsası ve insana nisbetle fâidesi iki mânâya râcidir:

Birincisi, insanın süflî derekelerden kurtulması, ikincisi, yüksek derecelerle kurtuluşa ermesi. İnsanın necâtı (kurtuluşu) süflî derekelerden çıkmaktadır ki, bunlar yedi tanedir: küfür, şirk, cehâlet, mâsiyet, ahlâk-ı mezmûme (kötü huylar), evsâf perdeleri ve nefis perdesi.

Kurtuluşa ermesi ise yüksek derecelere doğru terakkî etmesidir ki, bu yüksek dereceler de sekiz tanedir: Allah’ı tanımak, O’nu birlemek, ilim, tâat, ahlâk-ı hamide (güzel huylar) hakkın cezbeleri, benlikten uzak kalmak ve Allah’la baki olmaktır.

İşte « وَاتَّقُوا يَوْمًا »  ibaresi icmâlen bütün bunlara işret etmektedir. « وَاتَّقُوا » «Korununuz» lafzı, bu mânâlardan gâyreti insâniyye ile ilgili her şeyi ihtiva eden bir lâfızdır. Zira takvanın hakikati, seni Allah’tan uzaklaştıracak her şeyden kaçmak, ona yaklaştıracak her şeye yapışmaktır. Bunun delili Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in şu sözüdür: “Takvanın özü Allah Teâlâ’nın “Şüphesiz Allah, adaleti ve iyiliği emreder” sözüdür.” İşte bu mânâya göre, sûflî derekelerden uzaklaşıp, yüksek derecelerde terakkî etmek ‘takvâ’ kelimesinin içine girer. (Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Bakara Sûresi Tefsiri, s. 414, Erkam Yayınları)

İslam ve İhsan

BAKARA SURESİNİN TEFSİRİ

Bakara Suresinin Tefsiri

BAKARA SURESİNDE GEÇEN DUALAR

Bakara Suresinde Geçen Dualar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.