En Tehlikeli Sarhoşluk
İhlâsa erişmek, halkın takdir ve kınamasından endişe etmeyi bırakıp yalnızca Allah rızâsına tâlip olabilmek için, ehemmiyetli bir tedbir de, hâlini gizlemektir. Halini gizlemeyip alkışlamalar karşından oluşan riya ise en tehlikeli sarhoşluktur.
Ten, kafes şeklindedir. Bu ten kafesine girip çıkanlardan birisi rûha der ki:
“–Ben senin sırdaşın olayım.”
Başka birisi;
“–Hayır, senin en yakın dostun ancak benim.” der.
Ten kafesine girenlerden birisi, rûhu övmeye başlar. Ona der ki:
“–Bu âlemde; güzellikte, incelikte, fazîlette ve cömertlikte senin gibi kimse yoktur!”
Öbürü de der ki:
“–İki âlem de senindir. Hepimizin canları senin canına kul olsun, kurban olsun!”
Ten kafesinin esiri olan ruh, halkın kendisine karşı duyduğu hayranlıktan âdetâ sarhoş olduğunu görünce benliğe kapılır, kibirlenir; kendini idare edemez olur.
O bilmez ki şeytan, kendisi gibi binlercesini helâk ırmağının sularına atmıştır.
Dünya insanlarının lütuflarda bulunmaları, yaltaklanmaları hoş bir lokmadır. Ama o lokmayı az ye; çünkü o lokma, ateşle doludur. O lokmanın tadı, lezzeti meydandadır; fakat içindeki ateş gizlidir. Dumanı işin sonunda meydana çıkar.
İnsanın iç dünyasını çok iyi bilen Mevlânâ Hazretleri; bu hususta, insanın; «Ben tesir altında kalmam!» tarzındaki beylik sözlerinin değil, iç dünyasındaki derin hislerinin ehemmiyetli olduğunu ifade eder:
“Ötekinin, berikinin övüşüne ben kulak verir miyim? Onlar, benden bir şey umdukları için beni övüyorlar.” deme. Seni öven, göklere çıkaran kişi, halk arasında kusurlarını söylerse; seni kınarsa, o kınayışın ateşinden gönlün günlerce kanar. Gerçi o, sende umduğunu elde edemediği için aleyhinde bulunur. Sen bunu bildiğin hâlde tesiri altında kalırsın. Aynı hâl, övgü için de böyledir. Tecrübe edersen bilirsin ki övgünün tesiri, günlerce devam eder, içindeki kibir ve aldatmayı besler.
Fakat övme tatlı olduğu için, tesiri derhâl görünmez. Hâlbuki kötüleme ve kınama acı olduğundan tesiri hemen görülür.
Kınama; kaynatılmış, hap hâline getirilmiş bir ilâca benzer. İçer yahut yutarsan uzun bir zaman içini karıştırır, elem verir.
Nefis çok övülme yüzünden firavunlaştı. Sen, alçak gönüllü ol; abd-i âciz ol; ululuk taslama! Elinden geldikçe kul ol; sultan olma!
Bu menfî tesirlerden kurtulmanın ehemmiyetini bildirmek için, Hazret-i Ömer şöyle demiştir:
“En çok sevdiğim kimse (benim gerçek dostum), bana ayıp ve kusurlarımı haber verendir (yüzüme karşı söyleyendir).” (Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 130)
İhlâsa erişmek, halkın takdir ve kınamasından endişe etmeyi bırakıp yalnızca Allah rızâsına tâlip olabilmek için, ehemmiyetli bir tedbir de, hâlini gizlemektir.
“İşlediğin sâlih amelleri kendi gözünden bile sakla ki; amelin iyi ve kötünün görmesinden selâmette kalsın.”
Darb-ı meselde denilir:
‒Yaptığın iyilikleri unut (ki sana enâniyet vermesin.)
‒Sana yapılan kötülükleri unut (ki iyilikle mukabelede bulunarak, fazîlet sergileyebilesin.)
Hak dostlarından biri bu hâli mübalâğa ile şöyle tarif etmiştir:
“Amelde öyle bir ihlâs bulunmalı, onu o kadar gizli tutmalı ki; onu yazacak melek bile bilmemeli, o iyi ameli bozmak için şeytan bile farkına varmamalıdır!..”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Ekim Sayı: 152