En'âm Suresi 1. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

En'âm Suresi 1. ayeti ne anlatıyor? En'âm Suresi 1. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

En'âm Suresi 1. Ayetinin Arapçası:

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَۜ ثُمَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ

En'âm Suresi 1. Ayetinin Meali (Anlamı):

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Böyleyken kâfirler, birtakım putları Rablerine denk tutuyorlar.

En'âm Suresi 1. Ayetinin Tefsiri:

Sûre Allah’a hamd ile başlamaktadır. Gerçekten her türlü hamd, övgü ve senâ Allah’a mahsustur. Çünkü içindeki sayısız varlıklar ve bunlar arasındaki eşsiz nizam ile birlikte gökleri ve yeri yaratan[1], karanlıkları ve aydınlığı var eden O’dur. Dolayısıyla ulûhiyet vasfı yalnızca Allah’a aittir. Buna rağmen müşrikler, putlarını Allah’a denk tutmakta, Allah’a kulluk edercesine onlara kulluk etmektedirler. Bu bakımdan bu ilk âyet, putlara tapan, onlara ulûhiyet vasfı izafe eden ve darda kaldıklarında onlardan yardım isteyen müşriklere karşı bir reddiyedir. Bütün kâinatı yoktan yaratan ve her türlü nimetin yegâne sahibi olan Allah var iken, O’nun dışında herhangi bir varlığa perestiş etmek; kulluk niyetiyle meyletmek nasıl mümkün olabilir?

Âyette zikredilen “zulumât” ve “nûr”dan maksat “gece karanlığı” ile “gündüz aydınlığı” olabileceği gibi, “şirk, nifak ve küfrün karanlığı” ile “İslâm, iman, nübüvvet ve yakînin aydınlığı” da olabilir. Ayrıca “zulumât” çoğul, “nûr” ise tekil gelmiştir. Çünkü karanlığın sebepleri çok, aydınlığın sebebi tektir. Sapık yollar çok, doğru yol tektir. Burada karanlığın şirk ve çoklukla ilgisi bulunduğuna ve bunda tek ve tekliğin çoklukta kaybolmasına; aydınlığın da tevhid ile alakası olduğuna ve bunda da çokluğun tekte kaybolduğuna dikkat çekilmektedir. Bu bakımdan “kâfir ufuklarda kaybolan yani çokluk içinde boğulan, mü’min ise ufukların kendinde kaybolduğu yani vahdete eren kimsedir” sözü pek mânidârdır.

Yüce Allah gökler ve yerleriyle büyük âlemin yaratılmasından bahsettikten sonra gelen âyette küçük âlem olan insanın yaratılmasından bahsetmektedir.  

[1] Pek çok âyette gökler ve yer birlikte ve bu sıra ile geçmektedir. “Semâvât” meleklerin mekânı, duaların kıblesi, temiz ruhların yükseldiği yer olması ve yerküreyi her tarafından kuşatması, orada Allah’a hiç isyan edilmemesi ve mü’minlere vaadedilen cennetin orada bulunması gibi hikmetlerle ilk sırada yer aldığı söylenebilir. Fakat sanki burada “arz” tek başına ve semâvâta nispetle son derece küçük varlığı ile “göklere” denk tutulur. Bu da, Allah Teâlanın, insanın yaşaması için düzenlediği yeryüzüne verdiği değerin, oraya yerleştirdiği zengin muhtevanın ehemmiyetine dikkat çeker. Belki de peygamberlerin ve özellikle Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yeryüzünde zuhuru, onun göklere denk tutulması için yeterli bir sebeptir. Çünkü o bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

En'âm Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

En'âm Suresi 1. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...