En'âm Suresi 122. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

En'âm Suresi 122. ayeti ne anlatıyor? En'âm Suresi 122. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

En'âm Suresi 122. Ayetinin Arapçası:

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْش۪ي بِه۪ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِر۪ينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

En'âm Suresi 122. Ayetinin Meali (Anlamı):

Küfür içinde olmakla mânen ölü iken imanla dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir nûr verdiğimiz kişi, asla çıkamayacak şekilde inkâr karanlıkları içinde bocalayıp duran kimse gibi olur mu hiç? Olmaz ama, kâfirlere yaptıkları işler işte böyle süslü püslü görünür.

En'âm Suresi 122. Ayetinin Tefsiri:

Âyetin iniş sebebi şöyledir: Bir gün Ebû Cehil namaz kılmakta olan Peygamber (s.a.s.)’in üzerine işkembe attı. O sırada elinde yayıyla avdan dönen Hamza’ya Ebû Cehil’in yaptıkları haber verildi. O zaman Hamza henüz îman etmemişti. Ebû Cehil ile karşılaştığında hiddetle elindeki yayı kafasına vurdu. Ebû Cehil kendini savunarak: “Görmüyor musun? O’nun getirdiği âyetler bizi akılsızlıkla suçluyor, tanrılarımıza hakaret ediyor!” dedi. Hamza şöyle cevap verdi: “Gerçekten de insanların en akılsızları sizsiniz. Allah’ı bırakıp putlara kulluk ediyorsunuz. Ben şehâdet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. O tektir ve ortağı yoktur. Muhammed, O’nun kulu ve Rasûlü’dür.” Bu hadise üzerine bu âyet nâzil oldu. (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 227)

Burada küfür ve şirk bataklığı, cehâlet ve idrak yoksunluğu içinde mânen ölü halde iken imanla, ilim ve idrakle dirilen ve kurtuluşa eren insan ile, o bataklık içinde kalan ve oradan çıkamayan kimsenin hali tasvir edilir. Çünkü küfür, şirk ve cehâlet insan ruhunun yüce vasıf ve özelliklerini öldürür. İman ve ilim ise bunların dirilip canlanmasını sağlar. İmanla dirilen kişiye verilen nur, Kur’an’dır. Kur’an onun kafasındaki ve kalbindeki bütün karanlıkları aydınlatır. Onun rehberi Kur’an olur ve onun verdiği ışık ve bilgi ile doğru yolu bulur ve o yolda yürür. Fakat küfür ve cehâlet karanlıklarında bocalayan kimse doğru yolu bulamaz, nereye gittiğini bilemez. Karanlıklar içinde öylece kalakalır. Bu iki insanın aynı seviyede olması mümkün değildir. Azıcık anlayış ve feraseti olan bunu kavramakta güçlük çekmeyecektir. Fakat kâfirlere yaptıkları kötü işler süslü ve cazip gösterildiğinden bunu düşünmeye fırsat bulamamaktadırlar. Kendilerine ihsan edilen hidâyet ışığının yol göstericiliğine tabi olmayı reddedip, doğru yola çağrıldıkları halde eğri yollarda yürümeyi tercih edenlere yaptıklarının güzel gösterilmesi Allah’ın bir kanunudur. Bu karakterdeki kişiler zamanla karanlığı sevmeye başlar ve karanlıklar içinde körler gibi el yordamıyla yürümekten ve hayatları boyunca sürüklenip gitmekten hoşlanır hale gelirler. Kötü şeyleri sevilmeye ve yapılmaya değer bir iş olarak gördükleri gibi, gülünç ve komik şeyleri de bir hikmet parıltısı olarak değerlendirirler.

Dolayısıyla biz:

En'âm Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

En'âm Suresi 122. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...