En'âm Suresi 140. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
En'âm Suresi 140. ayeti ne anlatıyor? En'âm Suresi 140. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
En'âm Suresi 140. Ayetinin Arapçası:
قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ قَتَلُٓوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً عَلَى اللّٰهِۜ قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟
En'âm Suresi 140. Ayetinin Meali (Anlamı):
Çocuklarını bilgisizlik yüzünden câhilâne bir davranış olarak beyinsizce öldürenler ve Allah’ın kendilerine ihsân ettiği helâl rızıkları hem de Allah adına yalan uydurarak haram sayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Onlar kesinlikle azıp sapmış, doğru yolu bulamamışlardır.
En'âm Suresi 140. Ayetinin Tefsiri:
Müşrikler
bir taraftan fakir düşeriz korkusuyla çocuklarını öldürüyorlar, diğer taraftan
fakir düşmekten korkmaksızın, helâl olan mallarından bir takım şeyleri
kendilerine haram sayıyorlardı. Burada da açık bir çelişki, bilgisizlik ve
beyinsizlik olduğu ortadadır.
Rivayete
göre Resûlullah (s.a.s.), ashâbından bir zatın, huzurunda daima mahzun ve kederli
olduğunu gördü. Efendimiz ona: “Seni üzen nedir?” diye sordu. O: “Ey Allah’ın
Rasûlü, ben cahiliye devrinde öyle bir günah işledim ki; müslüman olduğum halde
onun affedilememesinden korkuyorum” diye cevap verdi. Resûlullah (s.a.s.):
“Günahın ne olduğunu bana söyle” buyurdu.
O:
“Ya Rasûlallah! Ben, Cahiliyye devrinde kızını diri diri toprağa
gömenlerdendim. Benim bir kız çocuğum dünyaya geldi. Karım, onu öldürmemem için
bana yalvardı. Ben de onu bıraktım, öldürmedim. Böylece kızcağız büyüdü. Büluğ
çağına erdi. Hatta o, kadınların en güzeli olmuştu. Nihayet ona dünür gelmeye
başladı. İşte bundan sonra taassub beni kapladı. Onu evlendirmeye de,
evlendirmeden evde bırakmaya da gönlüm razı olmuyordu. Eşime: “Ben falan
kabileye akrabalarımı ziyaret etmeye gitmek istiyorum. Kızı da benimle gönder”
dedim. Hanımım, buna çok sevindi. Kıza güzel elbiselerini giydirdi,
ziynetlerini taktı ve ona ihânet etmeyeceğime dair benden söz aldı. Onu alıp
bir kuyunun başına götürdüm. Kızcağız kuyuyu görünce, benim kendisini oraya
atmak istediğimi anladı. Boynuma sarılarak ağlamaya başladı ve: «Babacığım bana
ne yapmak istiyorsun?» dedi. O zaman ona acıdım. Dönüp kuyuya baktım, tekrar câhiliyye
taassubu içimi kapladı. Kızım tekrar boynuma sarıldı ve: «Babacığım, annemin
emanetini zâyi etme» diye yalvarmaya başladı. Ben bir kuyuya bir de kızıma
bakıp ona acıyor, merhamet ediyordum. Sonunda şeytan bana galip geldi ve onu
tutup baş aşağı kuyuya attım. Kızım: «Babacığım, beni öldürdün!» diye
bağırıyordu. Sesi kesilene kadar orada bekledim ve sonra geriye döndüm.”
Bunları
dinleyince Resûlullah (s.a.s.) ağladı ve: “Eğer câhiliye devrinde
yaptıklarından ötürü birisini cezalandırmakla emrolunsaydım, bu yaptığın
sebebiyle seni cezalandırırdım” buyurdu. (Kurtubî, el-Câmi‘, VII,
97)
Yüce
Rabbimiz şimdi, müşriklerin temas edilen son derece anlamsız, asılsız ve çirkin
anlayışları karşısında daralan gönllerimizi ferahlatmak üzere gözümüzü muhteşem
güzellikteki bağlara, bahçelere çevirmekte ve dikkatimizi bizlere ihsan
buyurduğu helâl rızıklara çekmektedir:
En'âm Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
En'âm Suresi 140. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...