En'âm Suresi 18. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

En'âm Suresi 18. ayeti ne anlatıyor? En'âm Suresi 18. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

En'âm Suresi 18. Ayetinin Arapçası:

وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِه۪ۜ وَهُوَ الْحَك۪يمُ الْخَب۪يرُ

En'âm Suresi 18. Ayetinin Meali (Anlamı):

O, kullarının üstünde her istediğini yapma kudretine sahiptir. O her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır, her şeyden haberdârdır.

En'âm Suresi 18. Ayetinin Tefsiri:

Hayrı ve şerri yaratan Allah’tır. Hastalık, fakirlik, açlık, kıtlık, hüzün, korku, acı gibi verdiği bir zararı O’ndan başka defedecek kimse olmadığı gibi; sıhhat, zenginlik, zafer, başarı, huzur, lezzet ve sevinç gibi ihsan ettiği iyilik ve güzelliklere de mani olacak bir güç yoktur. Çünkü Allah her şeye mutlak güç yetirendir. O her yönden üstün, daima galip ve kahredici bir kudret sahibidir. Ne vereceği zarara engel olunabilir, ne de ihsan edeceği iyiliklere mani olunabilir. Yaptığı her işte sayısız hikmetler vardır, O kullarının her halinden de haberdardır. Böyle bir Allah bırakılıp başka kim dost edinilebilir? O’ndan başka gerçek dostluğa kim layık olabilir? Allah Resûlü (s.a.s.)’in, terkisine aldığı İbn Abbas (r.a.)’ya yaptığı şu nasihatler âdetâ bu âyetlerin bir tefsiri mâhiyetindedir:

“Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın rızâsını her işte önde tut ki Allah’ı önünde bulasın. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Tirmizî, Kıyâmet 59)

Yine Resûl-i Ekrem (s.a.s.), bu âyetlerden aldığı ilhamla farz namazlardan sonra şöyle dua ederdi :

“Allahım ! Senin verdiğine engel olacak, vermediğini verecek kimse yoktur. Senin lütfun olmadan hiçbir zengine serveti fayda vermez (Buhârî, Ezan 155 ; Müslim, Mesâcid 137, 138)

Nitekim bir kimse yolculuğa çıkacaktı. Hasan Basrî’ye gelip :

“- Bana bir tavsiyede bulun dedi. Hazret ona şu öğütte bulundu :

“Gittiğin her yerde, Yüce Allah’ın emrini üstün tut ki, O da seni üstün eylesin. (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 320)

Her zaman ve her zeminde Allah’ın kuldan istediği şeyleri bilmenin yolu, tüm insanlığa bir uyarı olarak gönderdiği Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup anlamaktan geçmektedir:

En'âm Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

En'âm Suresi 18. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.