Enam Suresinin 160. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Enam suresinin 160. ayetinde ne anlatılıyor? Bir iyiliğin 10 katıyla ödüllendirileceğini bildiren âyet; Enam suresinin 160. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَاۚ وَمَنْ جَٓاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez. (En‘âm, 5/160)

ALLAH, İYİLİĞİ ON KATIYLA ÖDÜLLENDİRİR

Bilgi:

Var oluşumuzun amacı iyilik etmek ve iyiliği yeryüzüne yaymaktır. İnsana Rabbi çok büyük iyiliklerde bulunmuş, ona sayısız ve paha biçilemeyecek nimetler vermiştir. Allah, kullarına karşı çok cömerttir. Rabbin bir iyiliğe karşılık ödülü onun en az on katı iyilik ve sevaptır. Rabbimiz dilerse bunu yediyüz katına veya daha fazlasına çıkarır. Rahîm olan Allah işlenen bir kötülüğe ve günaha ise ancak bir ceza verir veya dilerse onu da bağışlar. Mevla, kullarına haksızlık etmez, âdildir, cömerttir.

Mesaj:

Yeryüzünde iyiliği egemen kılmaya, hesabımızdaki iyilikleri çoğaltmaya çalışmalıyız.

Kelime Dağarcığı:

Hasene: İyi, güzel; dinin ve aklıselimin iyi ve doğru kabul ettiği her türlü inanç, tutum ve davranış.

Misil/Emsâl: Benzer, denk.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Kim bir iyilik yaparsa, yaptığının on katıyla mükâfat­landırı­lacaktır. Kim de bir kötülük yaparsa ancak o kötülüğe denk bir ceza görecektir. Kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacaktır.

İyilikler en az bire on mükâfatlandırılır. Bu, asgari sınırdır. Üst sınırı ise belirlenmemiştir. Nitekim: “Mallarını Allah yolunda harcayanların misâli, yedi başak bitiren ve her başakta yüz dâne bulunan bir tek tohumun hâli gibidir. Allah, dilediğine kat kat fazlasını da verir. Çünkü Allah, lütfu pek geniş olan ve her şeyi hakkıyla bilendir” (Bakara 2/261) âyetinde bire yedi yüz ve duruma göre onun katları, yani bire bin dörtyüz, iki bin sekizyüz… va‘dedilmektedir. Demek ki iyilik güzel bir şeydir ve ilâhî rahmet de nihâyetsiz bir şekilde geniştir. Herkes ihlas, niyet ve şartlarına uygun yerine getirebilme nispetinde yaptığı iyiliğin mutlaka birkaç mislini ve en az on katını alacaktır. Şu misâl ne kadar ibrete şâyandır:

Güney Arnavutluk’ta fakir bir kadın vardı. Bir kış günü gariban bir çocuğun perişan hâline dayanamayarak ona bir çift eski partal ayakkabı verdi. Zaman geldi bu çocuk devşirme usûlüyle Osmanlı sarayına girdi. Orada yükseldi ve Ayaz Paşa ismiyle meşhur oldu. Ancak Ayaz Paşa eski günlerini unutmamış, o eski pabuçlarını da bir yere saklamıştı. Paşa olunca bu pabuçların içini altınla doldurdu ve bir şükran ifadesi olarak o fakir kadına gönderdi. (İlber Ortaylı, Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek, s. 30)

Bu misâl, muhtâca yardım etmenin dünyevî bir faydasını göstermektedir. Kim bilir âhiretteki faydası nasıl olacaktır?

Günahlar ve kötülüklere gelince, bunlar affedilmeyip cezalandırılması gerektiği zaman, fazla değil yapılan kötülüğün tam dengi bir ceza ile cezalandırılır. Hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez, haksızlık yapılmaz. Ne iyilik sahiplerine, yaptıkları iyilikten eksik mükâfat verilir; ne de kötülük sahiplerine, kötülüklerinden fazla ceza verilir.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com