Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 72. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Namazı, Allah’ı görüyor gibi kılmayı emreden En‘âm suresinin 72. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz.

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur:

وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın ve Allah’a karşı gelmekten sakının” diye emrolundu. O, huzurunda toplanacağınız Allah’tır. (En‘âm, 6/72)

NAMAZI ALLAH’I GÖRÜR GİBİ KIL!

Bilgi:

Allah’a imandan sonra en önemli ibadetlerimizin başında namaz gelir. Müslümanlar günlük olarak beş vakit namaz kılmakla sorumludurlar. Yüce Rabbimiz, onlarca ayetinde namazın önem ve değerinden söz eder. Namazı, nasıl kılınması emredildi ise o şekilde kılmak gerekir.

Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- namazlarını nasıl derin saygı içinde ve Allah’ı görüyor gibi kıldı ise biz de öyle kılmalıyız. Allah -celle celâlühû- namazın kılınmasını emrettiği gibi kendisine itaati, saygıyı ve haramlardan sakınmayı da emreder.

Mesaj:

Namaz ve takva, hesap günü bizi toplayacak olan Allah’a kulluğumuzun bir gereğidir.

Kelime Dağarcığı:

Salât: Namaz; tekbirle başlayıp selamla biten ve belirli hareketler ile sözlerden oluşan bedenî ibadet.

Haşir: Bir yerden çıkarmak, toplamak; kıyamet günü insanların hesaba çekilmek üzere bir araya toplanması.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Onlara şöyle söyle: “Allah’ı bırakıp da bize bir fayda ve zarar vermeyen o sahte tanrılara mı tapalım? Allah bizi doğru yola erdirdikten sonra ökçelerimiz üstüne gerisin geri küfre mi dönelim? Tıpkı, «Bize gel!» diye kendisini yolun doğrusuna çağıran arkadaşları varken, onları dinlemeyip, şeytanların ayartmasına kapılarak yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşan ahmak kimsenin durumuna mı düşelim?” De ki: “Allah’ın gösterdiği yol, en doğru yoldur. Bize Âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredildi.”
  2. “Yine bize: Namazı dosdoğru kılın ve Allah’a karşı gelmekten sakının” diye emredildi. O Allah ki, sonunda O’nun huzurunda toplanacaksınız.

Müşrikler, bazan Peygamberimiz (s.a.s.)’i ve mü’minleri İslâm’dan vazgeçip tekrar atalarının dinine dönmeye, putlara tapmaya davet ediyor ve bu konuda müslümanlara öğüt vermeye çalışıyorlardı. Bu âyette onların bu nevi çağrılarına verilecek cevap beyân edilir. Ayrıca tevhitten sonra şirke sapan, hidâyetle dalâlet arasında bocalayan, kalbini tek ilâhla çeşitli ilâhlar arasında bölen kimsenin iç âleminde yaşadığı şaşkınlık bir temsille anlatılır. Şöyle ki: O şaşkın kişinin etrafını şeytanlar sarıyor, onu aldatıp Allah’ın yolundan saptırıyor ve küfre itiyorlar. Dolayısıyla o kişi bu halde şaşkın şaşkın dolaşıyor. Duyguları ve hisleri hidâyetle dalalet arasında gidip geliyor. Ama onun kendisini “Bize gel!” diye doğru yola çağıran arkadaşları da var. O ise şaşkın halde bulunmakla hidâyet çağrısına uymak arasında bocalıyor.

Hangi fırkaya uyacağını ve hangi tarafa gideceğini bilemiyor. Burada bir psikolojik ızdırabın manzarası canlandırılır. Bu manzara, Allah’ın dinini tanımış ve onun zevkine ermiş, sonra irtidad ederek sahte ilâhların kulu kölesi olmuş, korku ve baskıların ezici darbesi altında kalıp yalancı ilâhlara tapma durumunda kalan, böylece sürekli bir ruhî ızdırap içinde olan insanların halini anlatır. (Seyyid Kutub, Fî Zılâl, II, 1131)

Halbuki gerçek hidâyet Allah’ın gösterdiği doğru yol olup, bunu elde etmenin şartı kamil bir iman ile Âlemlerin Rabbi Allah’a teslim olmak, namazı dosdoğru kılmak ve Allah’tan hakkiyle korkmaktır. Allah’ın emrine uygun hareket etmekten başka bir yol yoktur. Çünkü mahşer günü O’nun huzurunda toplanıp hesap vermek kaçınılmazdır. O halde insanlar, kendilerini bekleyen bu kesin gerçekten gafil olmamalıdırlar.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

HUŞU İÇİNDE NASIL NAMAZ KILABİLİRİM?

Huşu İçinde Nasıl Namaz Kılabilirim?

İBADETLERDE HUŞU İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

İbadetlerde Huşu İle İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.