Enbiyâ Suresi 4. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Enbiyâ Suresi 4. ayeti ne anlatıyor? Enbiyâ Suresi 4. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Enbiyâ Suresi 4. Ayetinin Arapçası:
قَالَ رَبّ۪ي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۘ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
Enbiyâ Suresi 4. Ayetinin Meali (Anlamı):
Peygamber şöyle dedi: “Rabbim, gökte ve yerde söylenen bütün sözleri bilir. Çünkü O, her şeyi hakkiyle işiten, her şeyi hakkiyle bilendir.”
Enbiyâ Suresi 4. Ayetinin Tefsiri:
Kur’ân-ı
Kerîm, Peygamber (s.a.s.)’e parça parça indiriliyordu. Bu bazan bir sûre, bazan
bir âyet grubu, bazan de bir âyet şeklinde olabiliyordu. Kur’an’ın daha kolay
okunabilmesi, ezberlenebilmesi, anlaşılabilmesi ve yaşanabilmesi için Rabbimiz
tarafından böyle bir üsulun takip edilmesi gerçekten büyük bir rahmet tecellisi
idi. Bununla birlikte, vahyedilen her bir Kur’an bölümünün, indiği zamandaki
dinî ve içtimâî şartlarla çok yakın ve derin bir münâsebeti vardı. İşte âyette
bahsedildiği üzere Allah Teâlâ’dan gelen her “yeni uyarı”dan maksat, Kur’an’dan
peyderpey nâzil olan âyetlerdir. Resûlullah (s.a.s.) bunları insanlara okuyor
ve izah ediyordu. Mü’minler, Mevlâlarından gelen bu tâlimatları can kulağıyla
dinlerken; şirke bulaşmış zâlimler onu:
›
Alaya alarak,
›
Nefsânî arzuların peşinde oyalanarak,
›
Kalpleri başka şeylerle meşgul olarak,
›
Onları dikkatlice düşünüp kavramaktan uzaklaşıp başka şeylerle
uğraşarak dinliyorlardı.
›
Peygamberin kendileri gibi sıradan bir insan; getirdiği Kur’an’ın
da bir sihir olduğunu, dolayısıyla göz göre göre sihre kapılmanın bir aptallık
olduğunu söylüyorlardı.
Bununla
da yetinmeyip Kur’an hakkındaki iftiralarına devam ederek ona:
›
Karmakarışık rüyalar, hayal
ve kuruntu mahsulü şeyler,
›
Muhammed (s.a.s.)’in kendiliğinden uydurup Allah’a mal etmeye çalıştığı
şeyler diyorlardı.
›
Hz. Muhammed (s.a.s.)’in de, peygamber değil, şiire benzer etkili
sözler söyleyen bir şâir olduğunu iddia ediyorlardı.
Görüldüğü
üzere, müşrikler Kur’ân-ı Kerîm karşısında o kadar şaşkın bir hale gelmişlerdi
ki, ona ne diyeceklerine kendileri de net bir karar veremiyor, son derece
dehşetli bir hâdise karşısında insanın dili tutulup afallaması ve kekelemesi
gibi bunlar da âyetlerde yer verilen yaftaları saçmalayıp duruyorlardı. Bu
durum onların, Hakk’ın kelâmı Kur’an karşısında nasıl bir mağlup olma hissi ve
panik içinde olduklarını sergilemektedir. Bunun psikolojik bir sonucu olarak,
hakikat karşısındaki mağlubiyetlerini örtmek üzere Peygamberimiz (s.a.s.)’den,
önceki peygamberlere verilen asâ, yed-i beyzâ ve dişi deve gibi bir mûcize
getirmesini istediler. Halbuki bu tür mûcizelere öncekiler iman etmeyip helak
oldukları gibi, getirildiği takdirde bunlar da iman etmeyecek ve helake maruz
kalacaklardı. Allah’ın kanunu böyle işlemekteydi. Fakat Allah onların
soylarından dindar nesiller gelmesini, onların eliyle İslâmiyetin kıyamete
kadar yaşamasını murad etmiş, bu sebeple bu ümmet içinden inkârcıların, sırf
inkâr ve alay maksatlı mûcize isteklerine müspet yönde mukâbelede
bulunmamıştır.
Müşriklerin,
Peygamber’in insanüstü özelliklere sahip olması gerektiği yönündeki düşünceleri
de şöyle reddedilmektedir:
Enbiyâ Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Enbiyâ Suresi 4. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR