
Enbiya Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?
Enbiya suresinin 46. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? İnkârcılara yapılan uyarıyı bildiren âyet; Enbiya suresinin 46. ayetinin Arapçası, meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Enbiya suresinin 46. ayetinde şöyle buyrulur:
Enbiya Suresi 46. Ayet Arapça:
وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ
Enbiya Suresi 46. Ayet Meali:
Andolsun, onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak “Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik” diyeceklerdir. (Enbiya, 21/46)
ENBİYA SURESİNİN 46. AYETİNDE İNKÂRCILARA YAPILAN UYARI
Bilgi:
Henüz azabı karşılarında görmeyen inkârcılar, kendilerine Rableri katından gelen peygamberi ve kitapları inkâr ederler. Ancak çok hafif de olsa bir azapla karşılaştıklarında ise akılları başlarına gelip yanlış yaptıklarını itiraf ederler. Fakat bu durum onlardan azabın kalkmasını ya da hafiflemesini sağlamaz. Zira asıl olan zamanında vahyin uyarısına kulak vermektir.
Mesaj:
- İnsanın imtihanı dünyadadır ve dünya hayatındaki iman ve sâlih ameline göre ahiret hayatı şekillenecektir.
- Azabı gördükten sonra gerçeği kavramak kişiye bir şey kazandırmaz.
Kelime Dağarcığı:
Yâ veylenâ: Eyvah bize! Yazık bize!
Zâlim: Belirlenmiş sınırları çiğneyen, haktan batıla sapan, kendi hak alanının dışına çıkıp başkasına zarar veren.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
Enbiya Suresi 46. Ayet Tefsiri:
- Onlara Rabbinin azabından azıcık bir esinti bile dokunuverse, derhal: “Eyvâhlar olsun bize! Gerçekten biz, kendimize yazık etmişiz” diye feryadı basarlar.
Fakat gerçeğe karşı böyle sağır davranmak fayda değil zarar getirecektir. Bu âyette beyân buyrulduğu üzere küçük bir azabın en basit bir dokunuşu karşısında vâveylâ koparıp ah vâh edecek olanlar, acaba bizzat yaratıcısı tarafından “şiddetli”, “büyük”, “can yakıcı” gibi vasıflarla anlatılan cehennem azabına atıldıkları zaman halleri nice olacak?
Bu âyet-i kerîme Kur’an’ın i’câzına, pek vecîz ve özlü beyânına açık misallerden birini teşkil eder. Bu cümlede, azabın dehşetini göstermek için onun en hafifinin dahi zâlimlere nasıl bir şiddetle tesir ettiği anlatılmaktadır. Cümlenin bütün unsurları dokunan azabın ne kadar az olduğunu ifadeye hizmet etmekte ve ona kuvvet vermektedir. Şöyle ki:
لَئِنْ (lein), şek bildirir. Şek ise azlık ifade eder. مَسَّ (messe), azıcık dokunmaktır, yine azlığı ifade eder. نَفْحَةٌ (nefhatün), “bir kokucuk” demek olup azlığı ifade eder. Aynı zamanda bu kelime sonundaki tenvin ile azabın önemsizliğini imâ eder. مِنْ (min), teb‘iziyedir ve bir parça demektir. Dolayısıyla bu da azlık ifadesidir. عَذَابٌ (azâb); نَكَالٌ (nekâl) ve عِقَابٌ (ikâb)a nisbetle hafif bir ceza çeşididir ki o da azlığı anlatmaktadır. رَبِّكَ lâfzı; Rabbimizin Kahhâr, Cebbâr, Müntakim gibi isimlerine nazaran şefkâti ihsas etmekle yine azlığa işaret eder. İşte, bu derece az bir azap bile böyle tesirli olduğuna göre, Allah’ın “ikâb”, “nekâl” kelimeleriyle haber verilen şiddetli azaplarının ne kadar dehşetli olacağını ve bu azaba uğrayacak olanların perişan hallerini tefekkür etmek gerekir.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR