Enerjiyi Nereden Buluyor Bu 37 Trilyon Hücre?

Fırat Erdoğan'ın Altınoluk dergisinin 2022 Eylül sayısında "Mitokondriyi Sevmek İmanla Alakalıdır" başlığı ile kaleme aldığı makaleyi istifadenize sunuyoruz.

Normalde genetik özelliklerimiz annemiz ve babamızdan gelen bilgilerin belli oranlarda harmanlanması ile oluşur. Hücrelerin çekirdeklerinde kayıtlı bilgiler ışığında insan oluşur. Boyu- posu, saçı- gözü gibi her şey tabiri caizse kaderin icrası buraya gelen mesajlarla olur. Mitokondriyel kalıtım ise sadece anneden gelir. Annemizin hücresinde olan bir bilgi doğrudan bize aktarılır. Bu manada hepimiz anamızın çocuğuyuz.

TIP FAKÜLTESİNDE MERAKLISI İÇİN TADINA DOYULMAYAN BİR DERS

Tıp fakültesinde meraklısı için tadına doyulmayan, ilgilisi için “iman artıran”, işin pratiğine meraklı tez canlı öğrenciler için biraz sıkıcı bir ders: Fizyoloji. İşleyişle ilgilenir daha çok, genel kullanımda yolunda giden işler için “fizyolojik”; hastalıkla ilgili durumlarda “patolojik” hadiselerden bahsedilir.

Her organın temel yapıtaşı hücre olduğu için olayların başladığı noktayı görmek istiyorsanız, ilk görmeniz gereken de hücre olur. Çeşidi, boyutu, işlevi çok çeşitli olan hücreleri saymak mümkün olmamış bugüne kadar. Tahminler her geçen gün daha yüksek rakamlar veriyor. En son zikredilen rakam 37 trilyon.

Her hücreyi bir ünite, fabrika gibi görmek lazım desek, o bile yetmez.

Entegre tesis adeta, hammaddeyi verin, mamul maddeyi alın.

Hormon mu üretsin, sindirim enzimi mi salgılasın? Görsün, işitsin, akıl etsin, fikir etsin…

İsteyin yeter.

İçeride motor çalışıyor, tesisin ihtisas sahasına göre üretim yapılıyor.

İyi de yakıtsız, enerjisiz ne oluyor ki dünyada?

Yattığı yerde bir patates büyüyor, bir de tavuktan yumurta çıkıyor (zannedilse de öyle değil tabii ki).

ENERJİYİ NEREDEN BULUYOR BU 37 TRİLYON HÜCRE?

Enerjiyi nereden buluyor bu 37 trilyon hücre?

Kendi üretiyor.

Nasıl? Alıyor mesela yağ asitlerini, yakıyor.

Malum yangın havasız yerde olmaz, olsa da sınırlı olur. Burada da kural geçerli. Mitokondri denen santralde oksijen kullanarak yapılan üretim 38 ATP (aslında net 30 civarı). Mitokondri devreye girmeden tesisin farklı bir yerinde oksijensiz yapılan üretim 2 ATP. Böylece bu ayki konuya giriş yapmış bulunduk. Bu yazımızın konusu enerji üretim merkezimiz; mitokondri.

Mitokondri hücre içindeki ünitelerden biridir. Her hücrede, ihtiyaç olduğu sayıda bulunur. Bazıları büyük ama bir tanedir, bazılarında ise daha çok (karaciğerde her hücrede 2500 tane) vardır. Ne kadar enerji tüketecekseniz o kadar tasarlanmış. Belki araba motorundaki silindir sayısına benzetilebilir. Bazı çok enerji ihtiyacı olan hücrelerin hacminin yarısını mitokondriler oluşturur.

Adem (a.s.)’ın bugünün insanına göre daha boylu poslu olduğu düşünülürse, çok daha fazla mitokondrisi olduğu anlaşılır. Dünyada bu kadar eski olan “güç ev”lerinin keşfi 1840'larda, mitokondri ismiyle anılması ise geçen yüzyılın başında yapılabilmiş.

Araba motoru örneği mitokondrilerin çalışma prensiplerini kolay anlaşılır hale getirebilir. Yıpranmamış, bakımı güzel yapılmış, kaliteli yakıt kullanan motor gibi mitokondrilerin verimleri de bakımla doğru orantılı.

Önüne geçilemez problem, yaşlanmaya bağlı yıpranmadır ve kaçınılmazdır. Bir de fazla, uygunsuz, kalitesiz beslenme santrallerin kapasitesini düşürür, randımanını azaltır. Böyle bir ölçüm yok ama nüfus kâğıdı kırk ya da elliyi gösterirken seksenlik performans gösteren dostlarımızı bir kez de bu açıdan değerlendirsek hata olmaz.

“Herkes mitokondileri akran arkadaşlarla görüşsün mutlu olsun” sloganı güzel bir hayat prensibi olabilir. Enerji hammaddesi var, mitokondri bakımsız-yıpranmış, hammadde yakılmıyor: Yağ olarak depolanıyor. Biriken yağ; hareketi azaltıyor, sonuç: İnsülin direnci.

Oturdukça oturası gelen, yedikçe yiyen insanın hücresi bir de oksitleniyorsa makinelerdeki gibi yumurtadan tavuk- tavuktan yumurta çıkıyor. Sonuç: Yaşlanmıyor, yıpranıyorsunuz (kusura bakmazsanız, ölmüyor sürünüyorsunuz).

Kolunuzu kaldırmak istemediğinizde aslında bu mesajı gönderen ruhunuz değil mitokondriniz yani. Ama bilin ki onun huyunu bozan sizin kötü alışkanlıklarınız.

Bu arada bir başka sıkıntı da yakamadığınız besinlerin yerine vücudun yapıtaşlarının harcanmasıdır. Sobada yakacak odun yok, koltuk takımını getirin. Kaslarınız eriyecek, çökeceksiniz maalesef. İşleyen demir de ışıldayacak bu arada unutmayalım.

Sayfamızı yeni gören okurlarımızdan; “O zaman hemen gelelim mitokondrileri tamir eden, gençleştiren gıdalara…” cümlesini bekleyenler olur illa ki… (Eskiler cevabı bilir!) Tabii ki cevap olumsuz.

Her şeyi yiyerek bozan insanoğlunun, her problemin çözümünü başka şeyler yemekte araması sahiden çok komik. Filanca faydalı meyvenin içindeki antioksidan özellikli bir molekülün, mitokondrinizi tamir edecek miktarını almak için, kasalar yetmez, isterseniz siparişi kamyonla verin.

Peki neden bazı mitokondrial hastalıklarda “mitokondrial kokteyl” denen vitamin benzeri ilaçlar veriliyor hastalara? Bazı kalp hastalıklarında da neden, kasları kuvvetlendiren Coenzim Q, ubiquinon, B – C vitamini tabletleri öneriliyor?

Bu maddelerin yokluğu ya da kullanımında problem oluşturan bir hastalığınız varsa tabii ki fayda eder ama sistem mükemmel siz tembelseniz maalesef!

Bluberry, avokado, filanca unu tüketmenin faydası olmadığı gibi, mezoterapi, ozon gibi çok modern, hacamat, sülük gibi eski Yunan’da icat edilmiş klasik inançların da mitokondrilere en ufak bir faydası gösterilememiş.

ZAMAN İÇİNDE ZAMAN

Çok şükür merhametli Rabbimiz mitokondrilerimize kendi başına bölünüp - çoğalma yeteneği lütfetmiş de “zaman içinde zaman” gibi “ömür içinde ömür” kazanmışız.

Tüm bu teknik ayrıntılardan sonra vurucu mesajı sona bıraktık; Mitokondriler anneler ile evlatları arasındaki sırdır.

Normalde genetik özelliklerimiz annemiz ve babamızdan gelen bilgilerin belli oranlarda harmanlanması ile oluşur. Hücrelerin çekirdeklerinde kayıtlı bilgiler ışığında insan oluşur. Boyu- posu, saçı- gözü gibi her şey tabiri caizse kaderin icrası buraya gelen mesajlarla olur.

 Mitokondriyel kalıtım ise sadece anneden gelir. Annemizin hücresinde olan bir bilgi doğrudan bize aktarılır. Bu manada hepimizin anamızın çocuğuyuz. Bu keşiften sonra Anadolu’daki uygarlıkların kökeni, Fransız ihtilalinde hayatını kaybeden prensin ölüm sebebinin tespitinde bile mesafe alınmış.

Görüldüğü gibi baştan beri vermeye çalıştığımız mesaj çok kuvvetli bir vurguyla taçlanmış oldu; “Mitokondrilerimizi sevmek imanımızla alakalıdır!”

Kaynak: Fırat Erdoğan, Altınoluk Dergisi, Eylül-2022, Sayı:439

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.