Enfâl Suresi 18. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Enfâl Suresi 18. ayeti ne anlatıyor? Enfâl Suresi 18. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Enfâl Suresi 18. Ayetinin Arapçası:

ذٰلِكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِر۪ينَ

Enfâl Suresi 18. Ayetinin Meali (Anlamı):

İşte Allah, mü’min olduğunuz için size böyle davranıyor. Hiç şüphesiz Allah, kâfirlerin tuzak ve tedbirlerini işlemez hale getirir.

Enfâl Suresi 18. Ayetinin Tefsiri:

Bu âyetlerin iniş sebebiyle alakalı rivayetlerin iki tanesi şöyledir:

  Allah Resûlü (s.a.s.) Bedir savaşı günü eline bir avuç kum alıp müşriklere doğru attı ve: “Yüzler çirkinleşsin!” buyurdu. Atılan kum taneleri orada bulunan bütün müşriklerin gözlerine doldu. Nitekim müşriklerden hadiseyi bizzat yaşayan Hakîm b. Hizâm şöyle anlatıyor: “Bedir günü gökten yere doğru gelen bir ses işittik. Sanki bir taşa çarpan kum sesiydi. Meğer Allah Resûlü o kumu atmış ve biz bozguna uğramıştık. İşte “Düşmana bir avuç toprak attığın zaman da sen atmadın; Allah attı” (Enfâl 8/17) âyeti bundan bahseder. (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 237)

  Bedir savaşı dönüşü ashâb-ı kirâm, bu savaşta yaptıklarını anlatıp: “Ben filân filânı öldürdüm, ben şöyle şöyle yaptım” gibi konuşmalarla birbirlerine karşı övünmeye başladılar. Bu sebeple, öldürenin de, her şeyi takdir edenin de Allah Teâlâ olduğunu, kulun ise bu işlere yalnız kastı ve kesbi ile katıldığını bildirmek üzere bu âyet-i kerîme nâzil oldu. (Kurtubî, el-Câmi‘, VII, 384)

Bedir savaşında tecellî eden zafer, ganimet ve Hakk’ın delillerini görmek gibi durumlar, Allah Teâlâ’nın mü’minlere hususi ikramları olmuştur. Âdetâ savaşın bütün ilâhî planları, mü’minleri en külfetsiz yoldan zafere eriştirmek, kâfirlerin tuzaklarını zayıflatıp, hilelerini boşa çıkarmak üzere yapılmıştır. Bu sebeple müşriklere hitaben buyuluyor ki:

Enfâl Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Enfâl Suresi 18. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.