Enfal Suresinin 24. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Enfal suresinin 24. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Allah ve Resulünün çağrısında hayat olduğunu bildiren âyet; Enfal suresinin 24. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَج۪يبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْي۪يكُمْۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِه۪ وَاَنَّهُٓ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdıklarında Allah ve Resûlünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Ve (unutmayın ki) siz mutlaka O’nun huzurunda toplanacaksınız. (Enfâl, 8/24)

ALLAH VE RESÛLÜNÜN ÇAĞRISINDA HAYAT VARDIR

Bilgi:

Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hayattayken onun emirlerini yerine getirmek, nasıl çağrıya uymaksa, vefatından sonra Kur’an ve sünnete uygun bir hayat sürmek de onların çağrısına uymaktır. Çünkü Allah ve resûlünün, hayata geçirilmesini istedikleri bilgi, inanç ve uygulamalar, insanlara hem bedenî hem de ruhî anlamda hayat verecek niteliktedir. Âyetin son kısmında insanın akıl, şuur ve duygularına, Allah’ın müdahale edip bunları değiştirebileceğine işaret edilmektedir. Bu sebeple; inanç, duygu ve düşüncelerimizi güzelleştirmesi için rabbimize çokça dua ve niyazda bulunmalıyız.

Mesaj:

  1. Kur’an ve sünnetin buyruklarının faydamıza olduğunu bilir, onlara uyarız.
  2. Dinimiz mutlu olmamızı sağlayacak kurallar bütünüdür. Dinin her bir emri bize âdeta hayat verir.

Kelime Dağarcığı:

İcâbet: Çağrıya cevap vermek.

Kalp: İman ve irfanın mahalli, kaynağı.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Ey iman edenler! Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman onlara uyun. Şunu bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer. Sonra hiç şüphesiz, hepiniz O’nun huzurunda toplanacaksınız.

Allah Teâlâ dinini Peygamber (s.a.s.)’e vahyetmiş, Peygamber (s.a.s.) de insanları ona davet etmiştir. Dolayısıyla her ikisinin daveti de aynı davettir. Peygamberin davetine icâbet eden Allah’ın davetine icâbet etmiş olacaktır. Peygamber’e itaat ve isyan da yine aynı bapta değerlendirilmelidir. Yani Peygamber’e itaat eden Allah’a itaat etmiş, Peygamber’e isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur. Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Peygamber’e itâat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de itaatten yüz çevirirse aldırma! Çünkü biz seni, onların üzerine bekçi olarak göndermedik.” (Nisâ 4/80)

“Resûlullah’ın emrine aykırı hareket edenler, artık başlarına büyük bir belânın gelmesinden veya pek elemli bir azâbın tepelerine inmesinden korkup çekinsinler.” (Nûr 24/63)

Allah ve Rasûlü’nün davet ettiği hususlar, bizi ihyâ edecek, diriltecek ve bize hayat bahşedecek şeylerdir. Bunlar, bizi bitki ve hayvan seviyesinden çıkarıp insanlık seviyesine yükseltecek, Allah’a kullukla süslenmiş hür ve huzurlu bir hayata kavuşturacak, bu hedefe ulaştıracak ilim ve ameli tahsile yönlendirecek ve bize ebedî saadeti bahşedecek hayatî kâidelerdir. İşte Peygamber insanlığa bu hayat prensiplerini öğretmek için gönderilmiştir.

Âyetin “Allah kişiyle kalbinin arasına girer” (Enfâl 8/24) kısmına şu mânalar verilmiştir:

›    Bu ifade Allah’ın kula ne kadar yakın olduğunu temsîlî olarak anlatır. Buna göre Allah kulun kalbine kendisinden daha yakındır. Çünkü seninle başka bir şey arasında bulunan kişinin, o şeye senden daha yakın olduğu açıktır.

›    Bu ifade, sahipleri gâfil olsa da Allah’ın kalplerin bütün gizliliklerine müttali olduğuna dikkat çeker. Nitekim Hz. Ali: “Allahım, hakkımda bildiklerine göre beni bağışla!” diye dua ederdi.

›    Bu ifade, Allah’ın ölüm ve diğer âfetlerle kişi ile kalbi arasına girmeden önce kalplerin kötü duygulardan arındırılıp temizlenmesi için gayretli olmaya teşvik etmektedir. Sanki şöyle buyrulmaktadır: “Fırsat elden gitmeden gaybı bilen Allah tarafından gönderilmiş Peygamber’e icâbetle kalplerin tasfiyesine ve nefisleri kemâle erdirmeye çalışın. Çünkü Allah bir takım sebepler yaratır da bunlar yüzünden kul arzu ettiği gibi durumunu düzeltme konusunda kalbini yönlendirme imkânı bulamaz. Allah ve Rasûlüne icâbet edemeden ölür gider.”

›    Müslümanlar, Bedir günü düşmanların çokluğundan korkuya ka­pılmışlardı. Şanı yüce Allah, kişi ile kalbi arasına girdiğini ve bunu da onların kor­kularını güvenliğe değiştirmek suretiyle buna karşılık düşmanlarının gü­venlik duygusunu da korkuya dönüştürmek suretiyle gerçekleştirdiğini on­lara haber vermiştir.

›    Şanı yüce Allah’ın, kulların kalplerine onlardan daha çok hâkim olduğunu ve dilediği takdir­de kendileri ile kalpleri arasına girerek, yine kendi dilemesi müstesna insanın hiçbir şey idrâk etmesine imkân vermeyeceğini haber vermektedir. Bu, insana açık bir ikazdır.

›    Bu ifadeyle Allah’ın kulun kalbine sahip olup azmini kırması, niyet ve maksatlarını değiştirmesi ve ona düşüncelerini istediği şekilde yerine getirmesine imkân vermemesi şeklinde de anlaşılabilir. Buna göre Allah kulun saadetini isterse onunla küfür arasına; şekavetine hükmederse onunla îman arasına girebilir. Bu sebeple Resûlullah (s.a.s.) dâima:

“Ey kalpleri ve basîretleri evirip çeviren Allahım, benim kalbimi dinin üzere sabit kıl” diye dua ederdi. (Tirmizî, Kader 7)

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com