Ergenlik Döneminde Çağın Vebası

Hipertansiyonla Mücadele Derneği Başkanı (HİPERDER) Prof. Dr. İstemihan Tengiz, "çağın vebası" olarak adlandırılan ve ölümcül sonuçlara yol açabilen hipertansiyona doğumdan itibaren rastlandığını belirterek, erken çocukluk çağındaki hipertansiyonun doğumsal anomalilere, böbrek ya da damar sistemi rahatsızlıklarına bağlı olarak görüldüğünü, ergenlik döneminde ise bu hastalığın farklı sebeplere bağlı olarak gelişebildiğini ifade etti. 

Kardiyoloji uzmanı Tengiz, modern çağın getirdiği kolaylıklarla toplumların pasif yaşama geçmeye başladığını vurgulayarak, "Erken çocukluk döneminde hipertansiyon görülme sıklığı yüzde 1-2 civarında iken ergenlik döneminde 6-7'ye çıkıyor. Pasif yaşam tarzı, yanlış beslenme gibi sebeplere dayanıyor ve obeziteyle paralel şekilde yükseliyor." dedi.

SESSİZ İLERLİYOR

Hipertansiyonun çocuklarda da sessiz ilerlediğini anlatan Tengiz, özellikle tekrarlayan idrar yolu reflülerinin kronik böbrek hasarına yol açarak hipertansiyona neden olduğunu, bu yüzden çocukluk çağındaki idrar yolu enfeksiyonlarının mutlaka dikkate alınması gerektiğini kaydetti.

Çocuklarda hipertansiyon tanısı konulurken, yaş, boy ve kilo özelliklerin büyük önem taşıdığını aktaran Tengiz, hastaların yüzde 50'sinde hipertansiyonun belirti vermeksizin geliştiğine işaret etti.

BAŞLICA SEMPTOMLARI

Tengiz, görme bozukluğu, bulantı ve baş ağrısının çocuklarda hipertansiyon için başlıca semptomlar olduğunu, tedavi edilmezse hastalığın gözler, kalp, böbrekler ve damarlarda hasarlara yol açtığını vurguladı.

Çocuklarda 3 yaşından sonra düzenli olarak kan basıncı ölçümünün yapılması gerektiğini kaydeden Tengiz, "Ani kan basıncı artışlarında beyin fonksiyonlarını kaybı, beyin kanamaları yaşanabiliyor. Uzun süreli hipertansiyon çocuklarda kalp ve böbrek yetmezliğine neden olabiliyor. Ölüm ve hastalıklardan kaçınmamız için risk faktörünü erken fark etmemiz gerekiyor." diye konuştu.

HİPERTANSİYONDAN KORUNMAK İÇİN 

Hipertansiyondan korunmak için yaşam tarzı değişikliğine gidilmesi uyarısında bulunan Tengiz, öncelikle sağlıklı beslenme, düzenli egzersizin büyük önem taşıdığını belirtti.

Tengiz, tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi tuz kullanımının kısıtlanmasını ve börek ile pilav gibi karbonhidrat değeri yüksek gıdalardan kaçınılmasını da önerdi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.