Erkam Bin Ebi'l-erkam (r.a.) Kimdir?

Erkam Bin Ebi'l-Erkam -radıyallahu anh- ilk Müslüman olan sahabilerden... Evini Müslümanlara açarak Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin emrine veren bir yiğit... İslâm'ın ilk müessesesini kuran, ilk İslâm yurdunu oluşturan bir kahraman...

Erkam Bin Ebi'l-Erkam, Mekke'nin nüfuzlu ve zengin ailelerinden Benî Mahzûm kabilesindendir. İsmi Erkam, künyesi Ebû Abdullah'dır. Babası Abdülmenâf annesi Tümâdır'dır. İslâm'a ilk giren kadın sahabilerdendir. Babası da Müslüman olup Hz Ebû Bekir (r.a.) ile aynı gün vefat ettiği rivayet edilmektedir.

O, Mekke'de İslâm'ın nuruna gönlünü açan ilk genç sahabilerdendir. 17, 18 yaşlarında İslâm'la şereflendi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e sadakatle teslim oldu. Mekke müşrikleri devamlı Resûl-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi rahatsız ediyorlardı. Bir taraftan da yeni dine giren Müslümanlara baskı yapıyorlardı. Bu sıkıntılar içinde İslâm'ın tebliği rahat olamıyordu. İki Cihan Güneşi Efendimiz ashabıyla oturup sohbet edebilecek, onlara İslâm'ı anlatacak, yeni Müslümanları eğitecek ve emniyet içerisinde olabilecekleri bir mekan aradı. Bunun için Safa tepesinin doğusunda dar bir sokaktaki Erkam'ın evini münasip gördü. Burayı hem ibadetlerini rahat yapmak hem de sohbet için elverişli buldu.

MÜMİNLERİN SIĞINAĞI

Erkam (r.a.)'ın evi artık bir merkezdi. Bir eğitim yuvası, bir sığınaktı. İslâm'ın küçük bir yurdu olmuştu. İslâm'a girecek olanlar Allah Resûlünü burada bulurdu. Yeni dine girenler burada eğitilirdi. Baskı altında kalan, işkence ve zulüm görenler Erkam'ın evine koşarlardı. Onlar için burası bir istihkam vazifesi görürdü. Yeni nazil olan ayetler burada öğrenip ezberlenirdi. Müslümanlar ibadetlerini gizli gizli burada yaparlardı. Dertlerini birbirine anlatır çare ararlar ve bu şirk toplumunda İslâm'ı yaşama mücadelesi verirlerdi. Bunun için nasıl hareket edilmesi gerektiğini istişare ederler, Hidayet Güneşi Efendimizin sohbetleriyle gönüllerini aydınlatırlar ve onun gösterdiği çizgide İslâm davasında yek vücut olurlardı. Bu yolda canlarını, mallarını her şeylerini feda ederlerdi. Birbirlerine iman, salih amel, sabır ve hakkı tavsiye ederlerdi. Bu şekilde azim ve iradelerini bileyleyerek müşriklere karşı kendilerinde üstün bir kuvvet bulurlardı. Bu tür hizmetlere vesile olan bu mekan "Daru'l-İslâm" veya "Daru'l Erkam" diye anıldı.

KIRKINCI SAHABİ

İslâm'ın rahmet toplumu burada oluştu. Ashap burada çoğaldı. Hz. Hamza, Hz. Ömer, Hz. Ammar, Hz. Mus'ab ve Hz. Süheyb gibi birçok sahabi burada İslâm'ın nuruna, şefkat ve rahmet iklimine kavuştu. Kırkıncı sahabi Hz. Ömer (r.a.) ile birlikte Müslümanlar dışa açıldı. İslâm o yıldızlar yoluyla bugünlere taşındı.

DARU'L ERKAM

Ne büyük mazhariyet!.. Ne şeref!.. Ne saadet!.. Bu ev kıyamete kadar "Daru'l Erkam" diye anılacak... Nice Müslümanlar çocuklarına Erkam ismi verecek... Bu isimle nice müesseseler kurulacak... Nice hizmetler görülecek... Nice insanlar yeniden hidayet bulacak... İslâm'ın nuru tekrar dünyamızı aydınlatacak... Allah'ım bu hizmetleri yürütecek Daru'l-Erkam şuurunda yiğitler lutfet!.. Her sahada bu şuurda müesseseler ihsan et. İslâm'ı ve Müslümanları aziz et!.. Ey merhametlilerin en merhametlisi Allah'ım!..

İSLAM'DA İLK VAKIF

Erkam (r.a.) bu tarihi evi, satılmamak ve mirasçı olunmamak üzere oğluna bıraktı. Böylece İslâm'da ilk vakfı yapmış oldu. Vakfiyesinde şunlar yazılıdır:

"Bu Erkam'ın Safa'da bulunan evi hakkında verdiği sözü ve vasiyetidir. Arsası Harem-i Şeriften sayıldığından bu ev de vakfedilmiştir. Satılmaz ve mirasçı olunmaz. Buna Hişam İbni As ve azatlı kölesi filan şahittir."

Bu ev Erkam (r.a.)'ın evlat ve torunları tarafından kullanılarak Halife Mansur zamanına kadar geldi. Mansur bunlardan hisselerini satın aldı. Ev tamamen devlete kaldı. Daha sonra tamir edilirken asıl şekli değişti. Birçok el değiştirdikten sonra Üçüncü Sultan Murat tarafından mescit olarak Yeniden yaptırıldı. (1591 m.) Bugün ise bu eserlerin yerleri bile bulunamaz hale geldi.

Erkam Bin Ebi'l-Erkam (r.a.) Medine'ye ilk hicret edenlerdendir. Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz onu Ebû Talha Zeyd Bin Sehi el Ensarî (r.a.) ile kardeş yaptı. Rahat ve huzurlu yaşaması için kendisine bir ev bir miktar arazi verdi.

MERZÜBAN NEDİR?

O, Bedir, Uhud, Hendek başta olmak üzere bütün savaşlara katıldı. Kahramanca çarpışarak büyük fedakarlıklar gösterdi. Bedir Gazvesinde Mekkeliler'den ganimet olarak alınan ve "merzüban" diye anılan kılıcı Sevgili Peygamberimiz ona ikram etti.

O, okuma yazma bildiği için Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizin vahiy katipleri arasında da yer aldı. Daha sonra zekat toplama memurluğuna tayin edildi.

O, zühd ve takvasıyla meşhurdu. İbadetten büyük zevk alırdı. Vaktinin büyük bir kısmını Allah Teala'ya ibadetle geçirirdi. Bir gün gönlüne Kudüs'te Mescid-i Aksa' da namaz kılma arzusu düştü. Bu isteğini Resülullah (s.a.)'e arz edince, iki Cihan Güneşi Efendimiz cevaben:

"Mescid-i Haram'da bir defa namaz kılmak, diğer mescidlerde bin defa namaz kılmaktan daha çok sevaptır" buyurdu. Bunun üzerine o gönlündeki ibadet iştiyakını gidermek üzere Mekke-i Mükerreme'ye gitti. Mescid-i Haram' da bol bol ibadet yaparak tekrar Medine-i Münevvere' ye döndü.

Erkam (r.a.) 53 h. (673 m.) tarihinde 83 yaşlarında iken Medine'de dar-ı bekaya göç etti. Cenaze namazını vasiyeti üzerine Sa'd Bin Ebî Vakkas (r.a.) kıldırdı. Bakî kabristanına defnedildi.

Rabbimizden bizlerin de o yıldız gibi İslâm'ın hizmetinde parlamayı, evimizi, yurdumuzu, işyerimizi ve bilhassa gönlümüzü İslâm'ın yayılması yolundaki hizmetlere açabilmeyi ve onun şefaatlerine erebilmeyi niyaz ederiz. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1996 - Mart, Sayı: 121, Sayfa: 026

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Teşekkürler

    elinize kolunuza sağlık cok guzel çalışıyorsunuz odevim vardı

    Dersim vardı slayt şeklinde sitenin burdan yapımcılarına sesleniyorum elinize sağlık

    Çok guzel

    • Çok güzel ödevim vardı çok teşekkürler

    ödevim vardı siteye ve hazırlayanlara teşekkürler.

    Sağ olun

    slaytı buradan yaptık teşekkürler

    teşekkürler

    çok teşekkürler yarın sınavım vardı çok işime yarayacak

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.