Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Sohbeti
Erzurumlu İbrahim Hakkı (k.s.) nasıl sohbet ederdi? Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin sohbetini istifadenize sunuyoruz.
Erzurumlu İbrahim Hakkı -rahmetullâhi aleyh- şöyle sohbet etmiştir:
İHSANIN TAMAMI MİNNETİ TERK ETMEKTİR
Ey azîz! Bilinmelidir ki edep ehli şöyle demişlerdir: Cömertlik insanın süsüdür, affetmek ihsanın en güzelidir. Tevazu ilmin meyvesidir. İlmin direği, yumuşak huyluluk, doğruluk ve cömertliktir. Yalan, horluk ve zillettir. Kurtuluş doğruluktadır. Saâdet ve bereket yumuşak huyluluktadır. Tevazu, esenlik ve şeref, kibirlenmek ise telef olmanın esasıdır. Kanaat etmek kolaylığın özü, hırs ve tamah ise zillet ve fakirliktir. Söz verme öyle bir hastalıktır ki onun şifası ancak ahde vefâ etmektir. Âkile muhalefet etmek en şiddetli itabı gerektirir, ahmağın karşısında susmak ona verilecek en güzel cevaptır. Kerem sâhibi aza şükredici olur, kötü huylu ise çoğa bile nankörlük eder. Lisan insanın terazisidir; akıl sâhibi ile akılsızı birbirinden ayırt eder.
Mü’min, kendisine insaflı davranmayana insafla gider. Sabır onun kalbine, musîbet miktarınca iner. Mü’min uysal ve yumuşak huylu olur. Kolaylıktan yanadır; insanlara güvenir ve kendisine emniyet edilir. Yalancı ve hilekâr olan şeytandır; fakat görünüşte insandır. Yumuşak davranmak ve affedici olmak (rıfk ve afv) yöneticiler için gereklidir, yumuşak huylu ve kerem sahibi olmak (hilm ve kerem) halk için elzemdir. Kerim olan ahdine vefâlı olur, fakat sözünden döneni de affeder.
Halkın elinde olandan el çekmek iki cömertliğin biridir. Dilenciye duâ etmek iki sadakanın biridir. Uygun eş iki rahatın birisidir. Hakk’a yakınlık ancak duâ iledir. İnsanlara yaklaşmak onlardan bir şey istememekle mümkündür. Dostun (öyle) bir insandır ki senin aynındır. Ancak (aranızdaki) fark budur ki o senin gayrındır. Danışmak sana rahattır, istişare ettiğin kişi hakkında rahmettir. Yumuşak huylu insanın bu özelliğinin ilk karşılığı öylesine sirâyet edici ve (kendisini destekleme adına) başkalarına tesir edicidir ki bütün insanlar onun hasmı üzerine yardımcısıdır. Yumuşak huylulukla tevâzu, kudretle af gibidir.
İyi ve Kötü Huylu Kimse
İyiliği kendisine şiâr edinmiş kimse kendi yaptıklarını üzerine borç gibi görür ki onları edâ etsin. Kötü huylu cimri ise, geçmişte yaptığı iyilikleri insanların kendilerine olan borcu gibi görür ki alacağını onlardan tahsil etsin.
Dostlar, farklı cisimlerde bulunan bir nefis gibidir. Mü’min, halkın eziyetine tahammül eder ve ondan hiç kimse incinmez; onun yüzünden eziyet görmez. İyiliksever (kerim) insan odur ki ırzını malıyla korur. Kötü huylu ve cimri insan da odur ki malını ırzıyla korur. Yardım et ki yardım olunasın ve kötülük edene ihsan et ki ona sahip olasın. Kime dilersen ihsan eyle de, onun emiri ol. Kime dilersen müstağni ol ki ona denk olasın. Kime dilersen muhtaç ol ki onun esîri olasın. Öyle giyin ve süslen ki onunla ne şöhret olasın, ne de hakir. Kendin için râzı olduğun sözü halka da söyleyesin ve gücünün yettiğince kusurları affedip ayıpları gizleyesin.
Halkın seninle her ne şekilde konuşmasından hoşlanırsan, sen de onlarla o tarzda konuşmalısın; tâ ki onlar senden güvende olsun, sen de onlardan emin olasın. Senden özür dileyenin özrünü kabul edici olasın ve sana cefâ edeni affedip ona yumuşak söz söyleyesin. Senden büyüklere karşı itaatli ol ki küçüklerin de sana karşı itaatkâr olsunlar. Mü’minin ümidi Hak’tan olur, mâsivâdan ümit eden istediğinden mahrum kalır. Öyle işlerden sakın ki sâhibini itibarsız kılar ve onu kimin işlediğinden sorulunca yapan bundan utanır ve kendi fiilini inkâr eder. İyiliksever (kerim) insana ihanet ettiysen ondan sakın ve kötü huylu cimriye ikram ettiysen ondan da sakın. Boş söz ve mizah afet getirir. Boş ve faydasız şeylerle vakit geçirmek ömrü ziyan etmektir. Gıybet ve koğuculuktan (nemîme) sakın ki bu ikisi sahibini Hak’tan ve halktan uzaklaştırır. Cimrilikten sakın ki cimriden garipler nefret eder ve ona kızgın olur.
En kıymetli hazine kalplerin sevgilisi olmaktır. Yumuşak huylu ve mütevâzı (halim selim) olmak tercih edilip sevilen huylardır. Ârif-i billah olan insanlar (gerektiğinde) insanlardan özür diler, kötü huylu kişinin davranışına bakmayıp ona itibar eder. İlmin en faziletlisi, yumuşak huylu ve sakin olmaktır (hilm ve sekînet). Elbisenin en güzeli odur ki seni insanlar içinde güzel ve latif gösterir ve insanların senin hakkında ileri geri konuşmasını önler.
Güzel Ahlakın En Güzeli
Yoksul Allah Teâlâ’nın elçisi olarak kapıya gelir; kim ki ona bir şey verirse, onu gönderene vermiş olur. Onu reddeden de, göndereni geri çevirmiş olur. Güzel ahlâkın en güzeli odur ki senden alâkayı keseni ziyaret edesin, seni mahrum edene ikram edesin ve sana haksızlık edeni affedesin. Halkın sana ihtiyaç duyması, Hakk’ın bir nimeti ve sana rağbet etmesidir; bunu ganimet bil ve bundan bezginlik gösterme ki nimet cezaya dönüşmesin. Konuşursan doğru söyle. Sâhip olursan yumuşaklıkla idare et. Söz verirsen ahdine vefâ göster. İyilik işlersen yaptığını gizle. Cimrinin yanında bulunursan oruç tutmakla yetinmelisin. Alçak ve rezil birine yumuşak davranırsan, onu üzüntülere gark ettin demektir. Yumuşak huyunla üzüntüsünü artır ki onu uğursuz eyledin. Kötü ahlâklı birini görürsen onu kendine örnek almaktan sakın.
Cömertlikle efendilik olur, şükürle nimet ziyade olur. Uygun davranmakla dostluk olur. Yumuşaklıkla yiğitlik olur. İyilikle geçim ehli olanın sohbet ve dostluğu devam eder. Cömertlikle efendiler hizmetçi olur. Yumuşak huyla bütün zorluklar kolay olur. Tedbirli davranmakla sebepler(in yerine gelmesi) kolaylaşır. Selâmı yaymak güzel haslettir ve ihsanın tamamı minneti terk etmektir.
Tevâzuun meyvesi yüceliktir. Kanaatin meyvesi izzet sahibi olmaktır. Güzel sohbet muhabbeti artırır ve güzel ahlâk her faziletin aslıdır. Güzel ahlâk insana hayırlı arkadaştır. Güzel huy insana (verilmiş) ne güzel yardımcıdır. İnsanlarla öyle dostluk kurmalısın ki bir yere gidersen seni arasınlar ve eğer vefat edersen (ardından) ağlayıp seni ansınlar.
İlmin başı yumuşak huylu ve mülâyim olmaktır. Yumuşak huylu olmanın başı öfkesini yutmak ve tahammül etmektir. Hikmetin başı insanlara karşı güler yüzlü olup iyi geçinmektir. Aklın başı sevgiyle dostluktur. Güzel ahlâk insanı saâdete götürür. İnsanın yumuşak huyluluğu ve cömertliği düşmanını ona muhabbet ettirir. Yumuşak huyluluğun zekâtı insanlara güler yüzlü davranıp iyi geçinmektir. İlmin zekâtı ise akıl sahiplerine onu öğretmektir. İlmin süsü yumuşak huyluluk ve rızâdır. Hilmin ziyneti ise eziyetlere katlanmaktır. Güç ve kudretin ziyneti insaf etmektir. Nimetin süsü ise akrabayı ziyarettir (sıla-i rahimdir.)
Ayrılığın Sebebi
Muhabbetin sebebi cömertliktir. Kaynaşmanın sebebi vefâ duygusudur. Ayrılığın sebebi ihtilaflardır. Fakirliğin sebebi israftır. Kerem sahiplerinin âdeti yumuşak söz söylemek ve selâmı yaymaktır. Senden râzı olana teşekkür etmen onu senden râzı eder ve sana olan cömertliğini artırır. Sana buğz edene teşekkür etmen, onun seninle barışmasını ve sana muhabbet etmesini gerekli kılar. Yumuşak huyluluk ve güler yüzlülük düşmanın gönlünü fethetmenin anahtarıdır. Gönüllerdeki sekînet (huzur hâli) ziynetlerin en güzelidir. Güzel ve sâdık arkadaşlar hayatın süsü olup belâlara karşı yardımcıdır.
Güzel huy ile cömertlik, zenginlik ve bolluğa sebeptir. Selâmı yaymak ve insanlara yumuşak sözler söylemek bütün yaratılmışların sevgi ve dostluğunu getirir. Evliyânın âdeti yumuşak huylu, cömert, dost canlısı ve geçim ehli olmaktır; belâ ânında mesrûr olmak, şiddette sabırlı olmak ve sarsıntı anında vakur olmaktır. Malınla cömert, sırrınla cimri ol ki malını dağıtan kıymetli ve izzetli, emanetini korumayan zelîl olur. Dili tatlı olanın dostu ve çevresi çok olur. Seni metheden belki kurban da eder. Sana nasihat eden ola ki ayıbını da söyler.
Sana mülâyim olanın muhabbeti lâzımdır. Bir işe olan kararlılığını (vakitsiz olarak) açıklayanın kararlılığı uykudadır. Kim Hak’tan gayrısını isterse, o mahrum olmaya müstahaktır. Kim halka eziyet etmezse, kimse ona düşmanlık beslemez. Ahlâkı (güzel) olanın rızkı geniş ve kadri yüce olur. Senin şiddetinden korkan, (senin) ölümünü ister. Sana hüsn-i zan besleyenin zannını doğrulayasın. Güzellik ve güler yüzle ıslah olmayanın, (ancak) kötülükle ıslah olacağını bilmelisin. Övgü ile terk etmeyen, kötülemekle terk eder. Çünkü ayıbı dillere düşüp halk onu söyler. Öfkesini yutan hilmini tamamlamış olur. İnsanlarla güzel geçinen selâmet bulur. Öfkesine sâhip olan yumuşak huyludur. Şehvetine sâhip olan hikmet sahibidir.
İhsan Eden Fazileti Bulur
Ahlâkı iyi olan yumuşaklıkla söyler; hem rahat eder, hem rahat ettirir. İnsanlarla iyi geçinenin ayıpları gizli kalır. Halkın ayıplarını araştıranın ayıpları bir bir ortaya dökülür. Nasihat kabul eden kötülüklerden kurtulur. Sana yönelip gelene yardım etmen lâzımdır. Âlime hürmet etmek Yaratan’ı tâzim etmektir. Devlet başkanına itaat Mevlâ’ya itaattir. İnsanlara kuyu kazan, (kazdığı kuyuya) kendi düşer. Önüne çıkan küçük bir musîbeti büyük sayan, ondan büyüğü ile müptela olur. Kim ki halkın sırlarını ifşâ edip söylerse, Hak Teâlâ da onun sırlarını açığa çıkarır. (İnsanların) gizli sırlarını araştıran, kalplerin sevgisinden mahrum kalır. Halka ihsan eden Hak’tan ihsan bulur ve bütün işlerinin sonu hayır olur. Kendisine kötülük edene ihsan eden her fazileti bulur.
Kendi üstünde olanlarla iyi geçinen muradını alır. Dostunun (en ufak) hatâsına tahammül etmeyen, ölüm hastalığında yalnız kalır. İnsanlara teşekkür etmeyen Hak Teâlâ’ya şükretmemiş olur. İnsanlardan utanmayan Hak’tan hayâ etmemiş sayılır. Nâ-mahreme bakmayanın kalbi rahat bulur. Sana söz taşıyan senden de söz taşıyabilir. Senin yanında başkasından teşekkür isteyen, senden de teşekkür istemiş olur. Alçakları kötüleyen, aslında kendi nefsine kötülük etmiş olur. Anne babasına itaat edip boyun eğen, kendi çocuklarını itaatli bulur. Sâdık arkadaş en büyük nimettir. Kendi kötü huyunu bilmek ve itiraf etmek en büyük şereftir. Doğru sözlü olmak, yumuşak davranmak ve iyi hâl sahibi olmak ikbal alâmetidir.
Allâh’a kulluk gibi izzet, kanaat gibi hazine olmaz. Edep gibi asâlet, ilim gibi şeref olmaz. (Kusurları) görmezden gelmek gibi yumuşaklık, (hatâları) bilmezden gelmek gibi akıllı davranış olmaz. Yaratan’a isyan olan işte, mahlûka itaat etmek gerekmez. Yalan söyleyen kimseden hayır gelmez.
Akıllı kimseye gereken odur ki câhillerle doktorun hastaya hitâbı gibi konuşsun. O hiddetlenip kaba davrandıkça, bu mülâyim söylesin. Sakın kerem sahibinin elini tutma. O ihsan ettikçe sen onu men etme. Ta ki (iyilik yapma) imkânları elinden alınmış (meslub) bir kimse olup gitmeyesin. Halkın beğenmediği işleri sen yapma ki, hakkında iftira etmeye başlamasınlar. İyilik yapanla kötüyü bir tutmayasın ve iyilik yapanları hayır duâlarından unutmayasın.
Cimri ve korkaklara iş konusunda danışma. Kadına yük olma ve onun malından müstağni ol. Çünkü onun yapısında minneti artırmak ve ihsanı inkâr etmek vardır. Yapılan iyilikleri çabucak unutup hatâ ve kusurları unutmayan, dost değil düşmandır. İşlerin sevk ve idaresini kadına terk etmeyesin; kadın reyhan gibidir, kahraman değildir. Onu yük altına sokma. Sakın bir mecliste herkesten yukarı oturmaya heves etme. Orada bulunanlar teklif etmedikçe kendiliğinden yukarı çıkma.
“Ben, Kalbi Kırık Olanlarla Beraberim”
Ey azîz! Bilinmelidir ki edep ehli şöyle demişlerdir: Hakîkaten senin sahibin ki hazarda ve seferde, uykuda ve uyanıklıkta, belki ölüm de dâhil olmak üzere hayatın her safhasında senden bir an bile ayrı değildir. O senin Mevlân ve Yaratıcındır. Seni terbiye eden ve rızık verendir. Her ne zaman O’nu zikredip düşünürsen, O seninle beraberdir; dostun ve yardımcındır. Nitekim Hak Teâlâ: “Beni zikredenlerle beraberim” buyurmuştur. Her ne zaman ki O’nun hakkında olan kusurundan dolayı sana bir hüzün hâli gelip kalbin kırılsa, bil ki o sırada O senin sahibin ve yardımcındır. Nitekim Hak Teâlâ: “Ben, kalbi kırık olanlarla beraberim” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 364) buyurmuştur.
Eğer sen Hak Teâlâ’yı gerektiği gibi tanısaydın, O’nu kendine sahip edinirdin ve halkın sohbetini bütünüyle terk edip giderdin. Aldığın her nefeste, her an kalbini ve uzuvlarını gözetip denetleyerek (murâkabe) yakîne ererdin. Bilirdin ki Hak Teâlâ her an senin gizli hâllerine muttalî olurmuş, içine ve dışına vâkıf olurmuş, kalbine gelen düşünceleri bilirmiş. Şuna şahit olurdun ki Hak Teâlâ kalabalığa karıştığında, yalnız kaldığında ve tereddüt içinde bulunduğun hâllerde bile senin yanında hazır ve nâzır imiş.
Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları