Esad Erbili Hazretlerinin Halifeleri

Esad Erbili Hazretlerinin halifeleri kimlerdir?

Es’ad Efendinin çok sayıda halifesi vardır. Bu muhterem zevat-ı kiramın her biri belirli coğrafi bölgelerde manevi irşad görevi yaparak dergâhın sosyal tabakalara açılımını sağlıyorlardı. Şimdi bu sosyal yapıyı tespit edebildiğimiz kadarıyla göstermeye çalışacağız.

1- MEHMED ALİ EFENDİ (1874-1931)

Es’ad Efendinin 4 evladından en büyüğüdür. 1912 senesinde ruus imtihanını vererek Süleymaniye Medresesinin Tefsir ve Hadis şubelerinde ihtisas yapmış, 1916’da iki risale (tez) hazırlayarak muîd (doçent) olmuştu. Aynı yıl Kadirî Basamağ-ı Şerif (Haseki) Dergâhı meşihatına tayin olmuştur. Daha sonra babasının uhdesindeki Üsküdar Selimiye Dergâhına nezaret etmek üzere, oraya taşınmıştır. 1931’de idamen şehit olmuştur.

2- MAHMUD SAMİ RAMAZANOĞLU (1892-1984)

Adanalı olan Sami Efendi Dâru’l-Funun Hukuk Fakültesi mezunudur. Es’ad Efendiye intisap edip 1922’den az önce O’ndan hilafet icazeti aldı. 134. Mektup, bu hilafetle alakalı icâzetnâmedir. Daha sonra 1950’de Adana Ulucami’de vaazlara başladı. 1951’de İstanbul’a gitti. Orada 2 sene kaldı. 1953’te hac dönüşü Şam’da yerleşmeye karar verdiyse de bir yıl sonra İstanbul’a dönüp 1979’a kadar Erenköy’de irşadla meşgul oldu. 1979’da Medine’ye yerleşti. Vefatına kadar orada kaldı (1984).6 Cennetü’l-Bâkî’a’da medfundur.

3- KAVAK İMAMI HULUSİ EFEDİ: Müridanın kontrolünü bu zatın yaptığı kaydedilir.

4- MEHMED HULUSİ AKYOL EFENDİ (1888-1964): Taha Akyol’un dedesidir. Ruus imtihanını kazanarak 3 yıl Bâyezid müderrisliği yaptı. 1. Dünya Savaşı’na katıldı.8 Yozgat müftüsü ve TBMM’de ilk dönem Yozgat milletvekilidir.

5- HOCA ALİ YEKTA EFENDİ (ö. 1907): Eminönü müftüsüydü. Önde gelen halifelerdendi. İstanbul hulefasındandı.

6- ŞEYHZÂDE AHMED EFENDİ (ö. 2002): Hulusi Efendiden sonra Yozgatlı Ahmet Efendi manevi görevi sürdürmüştür.

7- SÜLEYMAN EFENDİ: Es’ad Efendinin Trabzon halifesiydi. Carl Vett’in hidayeti için epey çaba sarf etmiştir.

8- BALIKESİRLİ HALİL EFENDİ (Ö. 1957): İvrindili olan Halil Efendi esnaftı. Çok cömertti. Balıkesir halifesiydi.

9- BOLULU MUHYiDDİN EFENDİ: Kabri Bolu’da Tokatlı Hayreddin Efendinin bitişiğindedir.

10- KASTAMONULU AHMED FAZIL AKÖZ EFENDİ (ö. 1952): Kurra’dan idi. Mehmed Feyzi Efendinin hocasıdır. Kastamonu’da görevliydi.

11- CUDDUH EFENDİ: Esad Efendi’nin (k.s.) cinlerden halifesi olup Taha’l -Hariri Hazretlerinden intikal ettiği söylenir.15 Rivayete göre vefat etmiş olup kabri Gölbaşı’ndadır.

12- MÜDERRİS OSMAN EFENDİ (ö. 1966): Karaman halifesi idi. Tasavvuf savunması konusunda yazdığı elli defter, yaptırdığımız Lisans Tezleri, hâlinde Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kütüphanesindedir. Sadeleştirilimiş şekilde mevcut olup yayınlanmayı beklemektedir.

13- NUREDDİN EFENDİ: Esad Efendi’nin (k.s.) Yunanistan halifesiydi.

14- ÖMER EFENDİ: Sütlüce imamı Ömer Efendi, İstanbul’daki halifelerdendi.

15- CİDE MÜFTÜSÜ HÜSEYİN EFENDİ: Kastamonu halifesiydi. Carl Vett’le ihtidası için özel ilgilenmişti.

16- ASIM EFENDİ: Mektubatta pek çok mektup bu zata gönderilmiştir. Hasib Efendinin bize şifahen naklettiği halifelerden biri de bu muhterem zattır.

17- ZEYNE’L- ABİDİN EFENDİ: Hulefadan. Muhtemelen İstanbul’da görevliydi.

18- TEVFİK EFENDİ: M.Ali Efendi’nin uhdesindeki Basamağ-ı Şerif Türbedarı.

19- HOCA TAYFUR EFENDİ: Görev yeri muhtemelen İstanbul civarı olabilir.

20- SARIYERLİ HACI NURİ EFENDİ: Kastamonulu hafızdı. Gebzecik halifesidir.

21- HAFIZ ABDULLAH EFENDİ: Kayseri’de görevliydi. Dersiam idi.

22- KONYALI HAFIZ EFENDİ: Konya’da görevli olup Reisü’l- Kurra idi.

23- LÜTFİ EFENDİ: Kastamonulu Hasib Efendi, kendisiyle yaptığımız mülakatta, bu muhterem zatın halifeler arasında olduğunu söylemişti.

24- HAFIZ HAYRULLAH EFENDİ: İstanbul Reisü’l-Kurrası olup İstanbul’da görevliydi.

25- ABDULLAH EFENDİ: Fatih’te Dersiamdı. İstanbul’daki hulefadandır.

26- HOCA YUSUF EFENDİ: Kumkapı’da imamdı ve orada manevî görevliydi.

27- DÜZCELİ HALİL FEVZİ EFENDİ: Halil Fevzi Efendi Düzce halifesiydi.

28- MUHAMMED ÇAKMAK: Pehlivan Amca diye bilinir. Adapazarı’nda görevliydi.

29- MUSTAFA EFENDİ: Kayseri- Develi’de görevli olduğu kaydedilir.

30- MEHMET EFENDİ: Dişçi Mehmet Efendi diye bilinir. Uzun yıllar Konya’da manevi görevi ifa etmiştir. Hayatını yazıp kitap olarak neşretmeye hamdolsun muvaffak olduk.

31- BALATLI MUHYİDDİN EFENDİ: İstanbul Balat’ta görevli hulefadandı.

32- ZİHNİ EFENDİ: Mektubatta zikri geçen zevattandır. İstanbul’da görevliydi.

33- LAZ İBRAHİM HOCA: Askeriyeden emekli. Tabur imamı. Menemen’de şaibeli bir şekilde yargılanıp idam edilmişdi. Bir ara Kayseri de hilafetle görevliydi. Sonradan Manisa civarında görev yapmıştır.

34- ŞEYH ŞEMSEDDİN EFENDİ: Es’ad Efendi’nin Erbil’deki halifesidir.

35- HACI AHMET EFENDİ: Urfa’da görevliydi.

36- CEVAD EFENDİ: Vett, çok muhabbetli bir zat olarak tanıtır. İzmir halifesiydi.

37- ZİYA BEY: Vett, bu muhterem zatı halife olarak tanıtır 3 kez hacca gittiğini söyer.

38- ABDURRAHMAN EFENDİ: Esad Efendi’nin (ks.) kardeşi Erbil’de görevliydi.

39- ABDUSSAMED EFENDİ: Esad Efendi’nin (ks) bir başka kardeşi, Erbil’de görevliydi.

40- TATAR HALİL EFENDİ: Mektubatta adı geçer. Görev yerini tespit edemedik.

41- HAFIZ MUSTAFA EFENDİ: Mektubatta zikri geçer, görev yerini bilemiyoruz.

42- BOSNA HALİFESİ: Esad Efendi’nin, Bosna’ya gönderdiği bu halifesinin ne yazık ki ismini tespit edemedik. Hatıratta oradaki ihvan sayısı bini geçmiş olarak kaydedilir.

43- HACI ABDULLAH EFENDİ (1850-1940): Yozgat halifesi olan Abdullah Efendi aslen Çandırlı olup müderristi.

44- MEHMED RÜŞDÜ EFENDİ: Bâyezid dersiamlarından Mehmed Rüşdü Efendi, Es’ad Efendinin (ks) halifelerindendi. Aynı medresede müderris Yozgatlı Mehmed Hulusi Efendinin, Kelâmî Dergâhına gelip Es’ad Efendiden (ks) manevî ders almasına vesile olmuştu.

45- HALİL EFENDİ (Ö. 1957): Balıkesir halifesiydi.

46- HACI MESUT EFENDİ

47- TALAT BEY

48- SEYYİD KEMAL EFENDİ

49- HÜSEYİN EFENDİ

50- MÜFTÜ ŞEYH MUHAMMED EFENDİ

51- MÜDERRİS ALİ RIZA

52- ŞEYH SIRRI

53- SAMATYA İMAMI ALİ EFENDİ

Verdiğimiz bu listeden anlaşılacağı üzere Esad Efendi’nin (ks) Halife sayısı 53’e ulaşmaktadır. Ulaşamadığımız ve kaynaklarda bulamadığımız daha başka halifelerinin olduğuna inanıyoruz. Ortalama bir tahminle bu sayının 60 civarında olduğunu söyleyebiliriz. Esad Efendi (ks) Halifelerin sayısını 1925’te Carl Vett’e şöyle açıklamıştır: “Bu tarikatın ne kadar yaygın olduğunu sordum. Şeyh Es’ad (ks) tebessüm etti ‘ ve ben (Vett) den başka Anadolu, Bulgaristan, Bosna ve Nijerya’ya dağılmış kırk (civarında) halifesi olduğunu söyledi. Müntesipleri kesinlikle yüz binden fazlaymış.” Ancak bu dört bölge dışında Es’ad Efendi’nin (ks) Kuzey Irak’ta da halife ve ihvanının olduğunu unutmamak gerekir.

Bizim tespit ettiğimiz bu elli üç rakamı – ki bunun daha fazla olduğunu tahmin ediyoruz- 1925-1931 yılları arasında halife sayısının arttığını gösterir. Yani 1925’te Esad Efendi’nin (ks) 40 diye ifade ettiği rakam, daha sonraki altı sene içerisinde artarak 60 civarına ulaşmıştır.

ÇEŞİTLİ MESLEKLERE SAHİP MÜRİDAN

1- DOĞRAMACIZADE ALİ SAMİ PAŞA: Es’ad Efendi’nin (ks) Erbildeki ihvanından olan bu zat Prof. Dr. İhsan Doğramacı (1915-2010) ve vefatından önce Ankara’da yaşarken görüştüğümüz kardeşi Cemal Doğramacı’nın babalarıdır.

2- BİR KASAP: Es’ad Efendi (ks) İstanbul’a gemiyle ilk geldiğinde rıhtımda karşılayan bu zatın adını tespit edemedik.

3- AHMED HASİB YILANCIOĞLU: Kastamonulu olup dergâhta hizmet etmiştir. Kendisiyle yaptığımız röportaj Altınoluk’ta yayınlanmıştır. Hasib Efendi esnaftı.

4- DİŞÇİ ALİ EFENDİ: Konyalıydı, dişçilik yapardı.

5- TEVFİK ÇAVUŞ: Dergâh’ta aşçıydı Arnavut asıllı Boluluydu.

6- KASTAMONU'DA 32 KİŞİ: Hasip Efendi bize Kastamonu esnafından 32 kişinin müridan halkasına ait olduğunu ifade etmişti.

7- ALİ RIZA EFENDİ: Konyalıydı. Kaşıkçılık yapardı. 23 Uzun yıllar Medine’de mücavir olarak yaşadı ve orada vefat etti.

8- BOSNADAKİ İHVAN: Esad Efendinin (ks) bizzat verdiği bilgiye göre Bosna’da binden fazla ihvan vardı.

9- MUSTAFA DOĞANAY: Konyalıydı, Sami Efendi’yle (ks) beraber dergâhta kalmıştı.

10- MEHMED EFENDİ: Konyalı olup ekmekçilik yapardı.

11- FİKRİ EFENDİ: Çamlıca’da Ferhat Paşa Çiftliği’nin sahibi.

12- EMEKLİ BİR BÜYÜKELÇİ: İsmini tespit edemedik.

SOSYAL STATÜSÜNÜ TESPİT EDEMEDİKLERİMİZ

1) Emin Efendi

2) Abdun-Nafi’

3) Hafız Efendi

4) Bahaeddin Efendi

5) Arnavut

6) Seyyid Abdulkadir Kör Sadi

7) Hayri Bey

8) Ali Efendi

9) Mehmed

10) Seyyid Efendi

11) Hasan

12) Semahatli Efendi, Şeyh

13) İsmail Hakkı

14) Edhem Efendi

15) Mustafa Efendi

16) Cemal Efendi

17) Taif’ten bir mürid

18) Şemseddin Efendi

DERGÂHIN FİNANS KAYNAĞI

Kelami Dergâhı’na gelip giden ziyaretçilere, birkaç günlüğüne gece kalan misafirlere, bir kısım sürekli kalan hizmetkârlara, ikram edilen az veya çok katılımlı yemekler, Es’ad Efendi’nin (ks) ailevi maişeti ve dergâhın muhtelif ihtiyaçlarının giderilmesi vs. gibi konular, Carl Vett’in dikkatini çeker. İşte o, bu merakla Es’ad Efendi’ye (ks) dergâhın giderlerinin nasıl karşılandığını sorar. Es’ad Efendi’nin (ks) konuyla ilgili yaptığı açıklama şu şekildedir:

“Bu tarikatların her biri, mali açıdan devletten bağımsızdır. Bunlar, müritlerin gönüllü katkılarıyla ayakta durmaktadırlar. Devlet, aylık olarak sadece o tarikat şeyhine, belirlemiş olduğu mali bir katkıda bulunur. Cemaati olan her şeyh’e bu miktar verilir.

Tüm tarikatlar, kendi kendilerini finanse ettiği gibi, tüm müritler mali açıdan kendi maişetlerini el emeğiyle çalışarak sağlamaktadırlar.”

Konuyla ilgili bir örnek vermek gerekirse, Hasib Efendinin dergâhtaki hatıralarını anlatırken, yapılan yardım ve bağışların mahiyetine dair şu açıklaması dikkat çekicidir.

-Pir Efendimiz (ks) bir keresinde Bursa’ya gitti. Dergâh’ta kimse yoktu. Telgraf geldi. İskeleden haber geldi. “Reşit Paşa Vapuru’nda, on koyun, dört inek var. Gelin alın bunları, size gönderilmiş” diye. “Vapur denize açılacak almazsanız sıkıntı olacak.” Rüştü Efendi vardı. “Hadi Seninle gidelim” dedim. Gittik, onları alıp dergâha getirdik.

DERGÂH’TAKİ SOSYO- TİPOLOJİK VE SOSYO- KÜLTÜREL GÖRÜNTÜ

Dergâha gelip gidenlerin tipik ve kültürel yapısı nasıldı?

Vett, kalabalık zikir ve sohbet toplantılarındaki konuyla ilgili gözlemlerini hatıratta şu şekilde anlatır.

“Zikre başlanırken salonda 500’den fazla insan olduğu muhakkaktı. Zikre katılan kadınlar gözden uzaktılar. Kadınlar, ya girişi Şeyh’in evinin tarafında bulunan kapalı balkonun arkasında, ya da yukarı kattaki antrede oturuyorlardı. Dolayısıyla ben de odama gidemiyordum.

Ziyaretçilerin birçoğu uzaklardan gelmişti. Zikir halkası rengârenk Asyalılardan oluşuyordu. Buradaki birçok Avrupa tarzı giyinmiş Türk, bana tekrar Avrupa’yı hatırlatmasa, bu zikre katılanların şarklı tiplerine bakarak, toplantının Orta Asya’da olduğunu söyleyebilirim.

Tekke’nin önündeki dar sokaklarda (ziyaretçilerin park etmiş) arabaları ve sıra halinde dizilmiş hamallar bekliyorlardı.

Zikre katılanlar arasında yüksek rütbeli askerler, üst düzey bürokratlar, entellektüeller ve önde gelen ticaret erbabı göze çarpıyordu.

Ayrıca, pejmürde kıyafetleriyle dilenciye benzeyen insanlarla birlikte, tümü kardeşlik ruhu içinde diz çökerek yan yana oturmuşlardı. Mü’minler, yerdeki Manisa halılarının üzerinde diz çökerek oturdukları halde ancak sığışabiliyorlardı.”

DEĞERLENDİRME

a) Es’ad Efendi’nin dedesi Hidayetulllah Efendi, bizzat Mevlana Halid Hazretleri’nden (ks) aldığı icazetle Erbil’de hilafetle görevlendirilmişti. Şeyh Hidayetullah’ın oğlu Muhammed Said Efendi aynı görevi devralmış ve oğlu Es’ad-ı Erbilî’yi yetiştirmişti. Ailecek bu şekilde güçlü manevi bir atmosferde yetişen Es’ad Efendi, gençken çok güçlü bir eğitim almış ve İstanbul’a gelmeden önce Erbil’de Hacı Davud Camii medresesinde müderrislik yapmış, irşad faaliyetinde bulunmuştu. Tekkesinin bulunduğu yer, diğer on civarında Halidî tekkeleriyle birlikte Erbil’in ilmiyye ve ticaret sınıfı elitinin yaşadığı merkezdeydi. İşte bu elit merkezde kalben, ilmen ve fikren olgunlaşan Şeyh Es’ad Efendi; elde ettiği birikim ve donanımıyla, İstanbul hayatında da ilim erbabını Kelâmi Dergâhında toplamaya muvaffak olmuştur. Yani dergah her şeyden önce bir ilim merkeziydi.

b) Es’ad Efendi (ks) hem ilmî hem de manevi yönden kâmil ve mükemmil bir mürşid olduğu için etrafında bu paralelde çok yönlü geniş bir topluluk oluşmuş ve dönemindeki İstanbul’u geniş çapta sosyo-kültürel olarak etkilemiştir. Ayrıca halifelerinin çoğu müderris ve din görevlisi olduğu için onlar vasıtasıyla İslam’ın irfanî, insanî, evrensel yönünü topluma taşıyabilmiştir.

c) Bir toplum, başta din olmak üzere ilim, irfan, san’at, ahlak, edebiyat, maneviyat gibi üst seviyede ihtiyaçlar tarafından cezbolunur. Kelâmî Dergâhı’nın etrafında büyük ve seçkin bir topluluk oluşmasının sebeplerinden biri de işte bu ihtiyaçtır. Bizce Cumhuriyet hükümetinin Es’ad Efendi (ks) hakkında vehme kapılmasının arka planında, Dergâhın etrafında bu şekilde seçkin bir yapının vucud bulması yatar. Nitekim o dönemde Es’ad Efendi(ks) ve çevresine kurulan büyük Menemen kumpası, diğer şeyh efendilere kurgulanmamıştır.

Sevgi, merhamet ve şefkat yumağı olan Es’ad Efendi’nin (ks) pozitif popülaritesine rağmen böylesi bir muameleye maruz kalması, tarihçiler tarafından artık yargılanmaya ve yorumlamaya başlanmıştır.

d) Sarayda ders veren, tarikatların yönetim ve denetimini organize eden Meclis-i Meşayıh’ın kurulmasında birinci planda rol alan, konferanslar veren, gazetelerde yazı yazan, irşad görevinde bulunan, şiirle meşgul olan, tekkesinde tefsir başta olmak üzere çeşitli dersler veren avam- havas toplumun her kesimiyle iç içe bulunan böylesine geniş sosyal açılımlı bir kâmil şeyh profiline sahip olması, her devirde ihtiyaç duyulan bir kanaat önderi olarak Es’ad Efendi’yi (ks) içtimai piramidin en üst katına taşımıştır. Fildişi kulesinde sosyal körlük ve kilitlenme yaşayan entellektüellerin bu tür birikimi zengin, sosyo-kültürel karizmatik şahsiyetleri anlaması, değerlendirmesi mümkün değildir.

e) Tüm toplum katmanlarına geniş bir yelpaze halinde ulaşabilen Esad Efendi (ks) gibi bu tür İslam insanı tipolojisindeki yüksek standart, Hz. Peygamberin mirasına sahip olan ve O’nu temsil eden müşahhas bir kemalât örneğine işaret eder.

f) Ayrıca ilim rehberliğindeki tasavvufi bir hayatın, ne kadar semereli ve bereketli olduğunu, Es’ad Efendi’nin (ks) şahsında daha iyi anlıyoruz.

g) Es’ad Efendi (ks), tespit edebildiğimiz elli üç halifesi ve yüz binden fazla ihvanıyla Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi insanına yapıcı bir unsur olarak dinî, ahlakî, ilmî ve kültürel alanlarda büyük hizmetler vermiştir. Kelâmî Dergâhı’nın ulaşabildiği coğrafya Asya, Afrika ve Avrupa’da geniş bir alanı kaplar.

h) Son cümle olarak âcizane şu tesbiti yapmak isteriz: Medeniyet inşası yolunda bir mürşid, ilimle irfanla üst seviyede mücehhez olursa toplumu daha iyi okur ve onu çok yönlü olarak hareketlendirir, iyiye, doğruya, güzele, inşaya ve kaliteye yönlendirir. Tarikatların ve dolayısıyla tasavvufun medeniyet inşa etmesindeki bu arka planı, biz Es’ad Efendi’nin (ks) Kelâmî Dergâhı’nda çok daha net olarak görebiliyoruz. Dergahların geçmişte olduğu gibi topluma hizmet vermek üzere maddeci modern dünyaya ilahî, taze soluklarla dirlik kazandırmak üzere yeniden açılması ümidiyle…

Kaynak: Ethem Cebecioğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 391

 

İslam ve İhsan

ESAD ERBİLİ HAZRETLERİ KİMDİR?

Esad Erbili Hazretleri Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.