Eski İstanbulluların Unutulan İncelikleri

Mehmet Dinç, eski İstanbulluların unutulan inceliklerini yazdı.

“Zihnim bu devirden,

bu diyardan çok uzakta,

Tamburi Cemil Bey

çalıyor taş plakta”

diyen şairi çok daha iyi anlıyorum şimdi, bir yandan size bu satırları yazıp diğer yandan Yahya Kemal’in “Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul” şiirini Üstat Münir Nurettin Selçuk’un sesinden dinlerken. Kalbim İstanbul ile dopdolu, gözlerimi kapayıp Orhan Veli gibi, İstanbul’u dinlemeye çalıştım Münir Nurettin’in sesinden:

“ Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul

Gezmediğim, görmediğim, sevmediğim hiçbir yer

Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul

Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer”

İSTANBUL'UN FETHİNİN 564. YIL DÖNÜMÜ

İstanbul’un fethinin yıl dönümündeyiz. Çağların kapanıp, çağların açıldığı bir mübarek fethin, bir kutlu zaferin yıl dönümünü yaşıyoruz. Tarihimizi ve kültürümüzü bilen ve önemseyen hiç kimse buna bigane kalamaz, “500 bilmem kaç yıl önce buralardan çok çok uzakta ne olmuşsa olmuş, bize ne” diyemez. Çünkü İstanbul, fethin ardından bir medeniyetin ve bir kültürün temsilcisi, değişmez bir sembolü olmuştur.

HAYATIN DEĞERLERİ EN İDEAL ŞEKLİYLE YAŞANMIŞ

Dilimiz İstanbul’da en verimli şekilde neşvü nema bulmuş, en güzel Türkçe İstanbul’da konuşulmuş, İstanbul Türkçesi ismiyle tarihe kayıt düşülmüştür.

“Çiçeği altın yıldız, suyu telli pulludur

Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur” diyen Necip Fazıl da,

“Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada

Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan” diyen Yahya Kemal de İstanbul Türkçesi'ni anlamamıza en güzel örnek olabilecek iki İstanbul çocuğudur. Dilin ötesinde toplum hayatının değerleri en ideal haliyle İstanbul’da yaşanmış, “Sadaka Taşları” ve “Diş Kira”ları insanlığa numune olacak örnekler olarak tarihe geçmişlerdir.

TÜRK'ÜN İNCELİĞİ

Camilerin dış duvarlarında yer alan “Sadaka Taşları”na maddi durumu iyi olan insanların devamlı olarak sadaka bırakmaları ve ihtiyaçlı insanların ihtiyaçları kadar oradan almaları; bununla beraber verenin gurura kapılmaması, alanın da mahcup olmaması için taşın ağzının içeri giren elin sadakayı alan mı veren mi olduğunu belli etmeyecek şekilde yapılması ve oradaki paranın hiç bitmemesi İstanbul’un yaşattığı medeniyetin bugün bize rüya gibi gelen gerçekleridir.

Ramazan aylarında mahallenin en varlıklı insanlarının büyük bir ziyafet sofrası hazırlayıp, bütün mahalleliyi iftara çağırmasının ardından onlara bayramda garip kalmasınlar diye hazırladıkları hediyelerini, misafirlerini yolcu ederken “yemeklerimizi yediniz, dişleriniz yoruldu, lütfen diş kirası olarak bunu kabul edin” bahanesiyle kırmadan incitmeden vermeleri de, insanlık tarihinin ender gördüğü zirve nezaket ve diğerkâmlık örnekleri olarak bize miras kalmıştır.

Fetihlerin medeniyet ve kültürle olduğu bu çağda bize düşen, dünyanın neresinde olursak olalım kendimizi İstanbullu sayıp, doğması ve gelişmesi asırlar süren ve yüzyıllar boyunca yaşayanlarını mutlu kılan İstanbulluluğu diliyle, kültürüyle, medeniyetiyle ve inancıyla öğrenmeye çalışıp, Fatih’in ruhunu İstanbulluluğu yaşayarak ve yaşatarak şad etmek olmalıdır.

Kaynak: Mehmet Dinç, Altınoluk Dergisi, Sayı: 375

İslam ve İhsan

UNUTULAN DEĞERLERİMİZ NELERDİR?

Unutulan Değerlerimiz Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.