Estetik Ameliyat Yaptırmak Câiz Midir?
Estetik ameliyat yaptırmak caiz midir? Tin suresi 4. ayette ne buyruluyor?
Hoşlanma, takdir ve hayranlık duygusu uyandıran, âhenkli olan, iyi tesir bırakan gibi mânâlara gelen “estetik”; tıp dilinde, herhangi bir kusur bulunan uzvu düzeltmek, iyileştirmek ve güzelleştirmek için kullanılan bir terimdir.
Estetik ameliyatlar hakkında bir hüküm beyan edebilmek için öncelikle hangi maksada/niyete binâen yapılacağının iyi anlaşılması gerekir. Genel olarak estetik operasyonlar tıbbî tarifinden de anlaşılacağı üzere; “tedavi olma” ve “güzellik” maksadıyla yapılır.
Tedavi Olarak Estetik Ameliyat Yaptırmak
Tedavi maksadıyla vücudun kişi için sıkıntı oluşturan herhangi anormal bir yerini aslî hâline çevirmek, yani doğuştan veya sonradan oluşan beden ârızalarını gidermek, dînimizce câizdir. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem’in:
“Ey insanlar tedavi olun! Allah nerede (veya ne zaman) hastalık yaratmışsa, tedavisini de yaratmıştır. Öyleyse tedaviyi arayın.”[1] hadîs-i şerîfi, tedavi maksadıyla yaptırılan estetik ameliyatlara da delil olarak gösterilir.
Buna göre; bir organın fazlalığı veya eksikliğinde ya da doğuştan göz, kulak, burun, dudak, vb. uzuvlardan birinde bulunan şaşılık, yapışıklık, tıkanıklık, yarıklık ve çatlaklık gibi kusurlarda yahut sonradan bir uzuvda meydana gelen yanık, kırık, kopma, parçalanma gibi yaralanmalarda estetik operasyonlar ve ameliyatlar, tedavi kapsamında değerlendirildiğinden bu müdahalelerde dinen bir beis (sakınca) görülmemektedir. Nitekim Arfece adlı sahâbînin, Külab savaşında burnu kopunca, gümüşten bir burun yaptırmış, bunun koku yapması üzerine, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- altından bir burun yaptırması için ona müsaade etmiştir.[2]
Hadisten de anlaşılacağı üzere, burada gâye hilkati (yaratılışı) değiştirmek değil, ortaya çıkan zararı, kişinin özelliklerine, tabiatına ve yaşına uygun olarak “normal” hâline getirmektir. Zira İslâm’da insan için “kolaylık” ilkesi esastır.
Güzellik Maksadıyla Estetik Ameliyat Yaptırmak
Günümüzde estetik, çoğu insanın algı ve anlayışına göre “daha güzel”, “daha genç” ve “hayalindeki kişiye dönüşebilme” maksadıyla yapılmaktadır. Meselâ yaşlanma ile ciltte meydana gelen deformasyonların giderilmesi, cildin gerdirilmesi, yüz ve vücudun çeşitli yerlerine dolgu yapılması, daha zayıf görünebilmek için vücut yağlarının aldırılması vb. uygulamalar bu operasyonlardan bazılarıdır.
Dinimiz ihtiyaç olmadığı hâlde sırf daha güzel görünmek maksadıyla doğuştan gelen özelliklerin değiştirilmesini, “fıtratı bozma” olarak değerlendirmiş ve bunu yasaklamıştır.
“(Şeytan dedi ki:) «Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara düşüreceğim. (...) Ve onlara emredeceğim de Allâh’ın yarattığını değiştirecekler.» Kim Allâh’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür.” (Bkz. en-Nisâ, 119) âyet-i kerîmesinde buna işaret edilmektedir.
Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hadislerinde de güzellik için vücuda dövme yapmak/yaptırmak, dişleri yontarak inceltip seyrekleştirmek, kaşları inceltmek (veya kalınlaştırmak), peruk takmak/taktırmak gibi davranışlarla Allâh’ın yarattığını değiştiren kimselerin ilâhî rahmetten uzak oldukları haber verilmektedir.[3]
Gerek âyetlerde ve hadîslerde bahsedilen uygulamaları yapan ve yaptıranlar; gerekse tedavi maksadı taşımayan estetik ameliyatlara başvuranlar; Allah tarafından kendilerine bahşedilen şekil ve güzelliği beğenmeyerek kadere itiraz etmekte, gizliden gizliye Allâh’ın yaratışına meydan okuyarak yaratma işine kalkışmakta, farkında olarak veya olmayarak isyan hâli sergilemekte ve insanları aldatmaktadırlar.
Ayrıca hiçbir ihtiyacı olmadığı hâlde bıçak altına yatan kişi için, bu tür ameliyatlarda, hayâtî risk ve tehlike, gereksiz yere bedene eziyet ve ıztırap söz konusudur. Hâlbuki Allah Teâlâ:
“…Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın…” (el-Bakara, 195) buyurmaktadır. Bununla birlikte bu tür estetik ameliyatlar ve operasyonlar için harcanan paralar, yüksek meblağlar oluşturmaktadır.
Toprağa gidecek olan bir vücut için yapılan (veya yapılacak olan) bu kadar masraf ise hiç şüphesiz israftır. Parası olmadığı için tedavi olamayan ihtiyaç sahibi hastaların durumu göz önüne alındığında, bu israfın kul hakkı yönü ve uhrevî vebâli, bâriz şekilde ortaya çıkmaktadır.
İlgi (Dikkat) Çekmek Niyetiyle Yaptırılan Estetik Ameliyatlar
Kişinin kendisini farklı figürlere (oyuncak bebek, çizgi film ve animasyon karakterlerinde olan hayâlî kişilere) benzetmek maksadıyla estetik ameliyat yaptırması ya da cinsiyet değiştirmesi, Nisâ Sûresi’nin 119. âyet-i kerîmesinde buyrulduğu üzere, “Allâh’ın yarattığını değiştirmek” muhtevasında haram kılınmış ve yasaklanmıştır.
Bu gibi ameliyatların açıkça yaratılışa, kadere ve Allâh’a isyan manası taşıdığı herkesçe mâlumdur. Bazı estetik operasyon ve ameliyatların geri dönüşü olmadığı için, bir ömür boyu sürecek pişmanlık ve üzüntülere sebep olacağı da hiç hatırdan çıkarılmamalıdır.
Tin Suresi 4. Ayet Ne Buyuruyor?
Cenâb-ı Hak; “Biz insanı en güzel bir biçimde yaratmışızdır.” (et-Tîn, 4) âyetinde geçen “ahsen-i takvîm” ifadesiyle; yeryüzü varlıkları içerisinde sadece insanın, fizyolojik, rûhî ve zihnî bakımdan en mükemmel, en seçkin, en üstün bir canlı olarak yaratılmış bulunduğuna dikkat çekmektedir.
Akl-ı selîm sahibi bir insan, Allâh’ın kendisine ihsân ettiği bütün nîmetlere, bilhassa vücut elbisesine râzı olur. Yaratılıştaki muhteşem intizam ve insicam, sağlıklı işleyiş, insanın şükretmesi ve teslîmiyeti için kâfîdir.
Her yaşın ayrı bir güzelliği, olgunluğu, asâleti ve zarâfeti vardır. Bu fânî dünyada aslolan; ne zâhiren, ne de sûreten güzel olmadığımız yanılgısına düşmemektir.
Aslolan; özümüzü güzelleştirip kâinâtı yaratan Cenâb-ı Hakk’ın hoşnutluğunu kazanmaya vesîle olacak sâlih ameller işleyip, insan-ı kâmil olma yolunda mesafe katetmek ve hakikî bir kul olmak için îtinâ ve gayret göstermektir.
Ne mutlu sûretinden (görünüşünden) ziyade, sîretini (ahlâkını) güzel kılmak için seferber olanlara…
Kaynak: Kevser ATAR, Şebnem Dergisi, 2021 - Haziran, Sayı:197
[1] Buhârî, Tıbb, 1.
[2] Bkz. Ebû Dâvûd, Hatem, 7; Tirmizî, Libâs, 31.
[3] Bkz. Müslim, Libas, 119-120; Buhârî, Libas, 82, 85.