Etiyopyalı Müslümanların İftariyesi Yoğurt ve Ekmek

Etiyopya'nın Afar eyaletinde yaşayan Ayrulafa kabilesinin sakinleri, tüm gün kavurucu sıcağın altında tuttukları oruçlarını yalnızca yoğurt ve ekmekten oluşan iftar sofrasında açıyor.

Etiyopya'nın Afar eyaletinde yaşayan Ayrulafa kabilesinin sakinleri, tüm gün kavurucu sıcağın altında tuttukları oruçlarını yalnızca yoğurt ve ekmekten oluşan iftar sofrasında açıyor.

Kuraklığın vurduğu bölgede susuzluk ve açlıkla mücadele eden, 5-10 metrekarelik baraka evlerde hayatlarını sürdüren kabile halkı, tüm yokluğa rağmen haline şükrediyor.

ETİYOPYALI MÜSLÜMANLARIN İFTARİYESİ

Yaklaşık 200 haneden oluşan Ayrulafa kabilesinin imamı Habib Muhammed Musa, Ramazan ayını nasıl geçirdiklerini anlattı.

Musa, "İftarda yoğurda ekmek batırıp yiyoruz. Bazen deve sütü de içiyoruz ama develerimiz şu an burada değil. Deve sütüyle ekmek yemiyoruz." dedi.

Sahurda da gündüz sağdıkları ve soğuması için beklettikleri sütü içtiklerini belirten Musa, sahurdan sonra yatmayıp sabah namazına kadar uyanık kaldıklarını söyledi.

40-50 DERECE SICAKLIKTA ORUÇ

Musa, hava sıcaklığının 40 ile 50 derece olduğu Afar'da Ramazan ayının çok zor geçtiğini, sıcaklar nedeniyle çocuklarını sabah erken saatlerde hayvanları otlatmaya yolladığını kaydetti.

Bu durumun her ailede farklı olduğunu ifade eden Musa, "Çocukları olanlar istirahat edebiliyor ancak çocukları olmayanlar dağlara çıkarak hayvanları otlamaya götürmek zorunda. Genellikle akşam 17.30 gibi dönüyorlar." diye konuştu.

Neredeyse tamamının Müslüman olduğu Afar'da halkın bir kısmı Eritre ve Cibuti bölgesinde yaşıyor. Afar dilinin konuşulduğu bölgenin, tarihte Aussa Sultanlığı gibi önemli İslam devletlerine ev sahipliği yaptığı biliniyor.

Kuraklık sebebiyle yaklaşık 8 milyon kişinin gıda yardımına ihtiyaç duyduğu Etiyopya'da mevcut durumdan en fazla etkilenenlerden Afar halkı, hayvancılıkla geçimini sağlamaya çalışıyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.