Ev Hanımlarına Verilmezken Çalışan Annelere Kreş Desteği Verilmesi Doğru mu?

Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım, “Ev hanımlarına verilmezken çalışan annelere aylık kreş desteği verilmesi doğru mu?” sorusunu cevaplıyor.

Çalışan kadın denildiğinde sanki böyle çalışan kadınlar var bir de evde çalışmayıp da yatan kadınlar var türünden bir şey anlaşılıyor. Ve hükümetler bu evde yatan, uyuyan, avare duran, işsiz-güçsüz kadınlara iş temin etmek için çırpınıyorlar. Aman bu  kadınlarımız evlerinde boş boş oturmasınlar, boş boş yatıp durmasınlar, çalışsınlar, ekonomiye bir katkıları olsun diye bir şey alaşılıyor.

Evdeki kadın belki dışarıdaki kadından daha fazla yoruluyor, çalışıyor. Çünkü ev dediğiniz yapının, evin, bizatihi kendisinin evin reisi erkeğin, çocukların birçok hizmetleri söz konusu. Burada sanki bir kısır döngü söz konusu oluyor. Bir anne, kadın veya hanım dışarıya çıksın. Başka bir erkeğin buyruğu altında çalışsın, evin hizmetleri için bir hizmetçi tutsun, çocuğu için bir dadı tutsun, çocuğunu kreşe, birilerinin merhametine bıraksın gibi şeyler söz konusu. Evli olan kadın evinde, evin işlerini yaptığında ev hanımlığı yapmış oluyor, dışarıda çalıştığında iş hanımlığı oluyor. Hangisi daha mutebe? Elbetteki kadının evinin hanımı olması, kendi işinin patronu olmasıdır.

Binaenaleyh böyle bir durumda kadın kendi evinin işini yaptığında bir yönüyle evin hizmetleri için tutması gereken yardımcı elemanın işini yapıyor, evin çocuklarına bakıyor, yemeğini pişiriyor,. Üç-dört tane işi tek başına yapıyor. Burada eğer hükümet bir ekonomik bir iyilik yapmak istiyorsa  gelir elde edemeyen kadınlara destek çıkmalıdır. Diğer tarafta dışarıda çalışan kadınlar zaten çalışmalarının karşılığını alıyorlar ama evde çalışan yaptığı hizmetlerin karşılığını alamıyor. Evet. Ailenin reisi, koca evin tüm masraflarını karşılamak zorunda. Çocukların, evin hanımının ihtiyaçlarını gidermek durumunda fakat ekstra kadının eline bir meblağ geçmiyor.

Hükümetler eğer adalet düşüncesiyle bu tür işleri yapıyorsa ev hanımlarının sigortalarını yaparak en azından belli bir müddet sonra onların emekli olmalarını sağlamaları gerekir.

Not: Konunun devamını videodan takip edebilirsiniz.

 

İslam ve İhsan

KADINLAR HAKKINDA AYETLER

Kadınlar Hakkında Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.