Ev Ne Demek?
Ev nedir, ne anlama gelir? Kur’an’da ev kelimesi geçiyor mu? Ev kelimesinin anlamı ve geleneksel Türk evlerinin özellikleri.
Ev, “bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane” demektir.
EV NEDİR?
Ev sözlükte “bir âilenin oturması için yapılmış yapı, içinde yaşanılan, ikāmet edilen yer, konut, mesken, hâne, ikametgâh” anlamlarına gelir?
TÜRKLERDE EV
Değişik Türk lehçelerinde ev, iv, üw, öy, üy, eb, ep ve öm gibi şekillerde görülen kelimenin sözlük anlamı “barınak, çadır” olup bazı lehçelerde “kadın” ve “aile” mânalarına da gelir.
Anadolu’nun bazı yörelerinde “ev” anlamında kullanılan dünek/tünek kelimesi ise tüne-mek (gecelemek) fiilinden türemiştir. Buna benzer bir ilişki Arapça’daki bâte (gecelemek) fiiliyle beyt (ev) kelimesi arasında görülür; bâte Türkçe’de olduğu gibi “evlenmek, yuva kurmak” anlamını da taşımaktadır. Arapça’da dâr ve mesken kelimeleri de “ev” mânasında kullanılır. Ev ismi bir mimari yapıdan çok içinde insan, aile, hatta hayvan barındıran mekânı ifade eder; bu basit bir çerge olabileceği gibi bir saray da olabilir.
Geleneksel Türk Evinin Özellikleri
Türkler, öküzler tarafından çekilen arabalar üzerine de kurulabilen yuvarlak çadırlarıyla (topak ev) iftihar etmişler, onu kerpiçten yapılan Çin evlerinden daha üstün görmüşlerdir. Türkler’in keçeden yaptıkları bu çadırlar kubbe mimarisinin ilham kaynağıdır. Halen Afganistan’da basık, Anadolu’nun Harran yöresinde sivri olarak yapılan kubbeli evler topak evin birer kopyasıdır. Türkler yerleşik hayata geçtikten sonra kerpiçten ve “pışığ kerpiç” (pişmiş kerpiç) dedikleri tuğladan evler yapmışlardır. Dîvânü lugāti’t-Türk’te geçen “sunu” (kiriş), “oğulmuk” (direk), “eşiklik yığaç” (eşik ağacı, eşik), “kapığ yangakı” (kapı yanağı, söve), “tarus” (çatı), “örtmen” (dam), “eğme” (evin kemeri) ve “uyuğluğ ev” gibi kelimeler Türkler’in yapı kültürü hakkında bazı ipuçları vermektedir. Aynı eser bize eski Türk evinde müstakil bir mutfağın, bir yatak ve bir oturma odasının yer aldığını göstermektedir.
KUR’AN’DA EV
Kur’an’daki, “Allah hayvanların derilerinden sizin için evler (büyût) yaptı” âyetinde (en-Nahl 16/80) deri çadırlar ev olarak nitelendirilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Mûsâ ve kardeşi Hârûn’a, Mısır’da İsrâiloğulları için içerisinde ibadet edebilecekleri evler yapmalarının vahyedildiği belirtilmektedir. (Yûnus 10/87)
Kendisine, daha sonra kimseye nasip olmayacak bir saltanat vermesi için Allah’a dua eden Hz. Süleyman’ın (Sâd 38/35) Kudüs’te yaptırdığı saray şüphesiz bu evlerin en mükemmeli idi. Kur’an da Sebe melikesinin gelişiyle ilgili bilgi verirken Belkıs’ın, âyette adı “sarh” olarak geçen bu sarayın fevkalâde parlak döşemesini su sanarak eteğini yukarı çektiğini belirtir (en-Neml 27/44); bu kısa bilgi dahi sarayın ihtişamını göstermeye yeterlidir.
Evleri Allah’ın insanlara bağışladığı birer huzur bulma ve dinlenme yeri olarak tanımlayan Kur’ân-ı Kerîm’de (en-Nahl 16/80) geçmiş kavimler anlatılırken yahut Câhiliye çağına ait bazı yanlış inançlar düzeltilirken veya istîzan (evlere girerken izin isteme) gibi bir hüküm ortaya konulurken evden söz edilir. İnkârları sebebiyle helâk olan bazı geçmiş kavimlerin daha güzel imar faaliyetinde bulundukları belirtilir (er-Rûm 30/9) ve onların evleri hakkında bilgi verilir. Meselâ Âd ve onun mirasçısı Semûd kavminin mensupları kayalara ustaca oyulmuş evlerde otururlardı (el-A‘râf 7/74; el-Hicr 15/82; eş-Şuarâ 26/149); Sebeliler’in evleri ise iki tarafı bahçeli yapılmıştı. (Sebe’ 34/15) Helâk edilen nice şehirde evlerin damlarının çöküp bunun üstüne duvarlarının yıkıldığı ve yüksek sarayların boş kaldığı hatırlatılarak bu harabelerden ibret alınması istenir. (el-Hac 22/45-46)
Kaynak: DİA