Evlâtlar Anne ve Babalara İlâhî Bir Emânettir

Anne ve babaların evlatlarının terbiyesi ve eğitimi hakkında hayati teklike taşıyan ve hassasiyetle dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir? Tehlike ve saldırı altında olan evlatlarımızı nasıl koruyacağız? Osman Nuri Topbaş Hocaefendi anlatıyor..

Evlâtlar, anne-babalara ilâhî bir emânet.

Çocuklar, Cennetʼe lâyık bir sâfiyetle doğarlar. Fakat anne-babalar çocuklarının mânevî terbiyelerini ihmâl ederlerse, o Cennet kuşlarını -Allah korusun- yanlış bir yere uçururlar…

Bu itibarla bizim vazifemiz, evlâtlarımızı saâdet yurdu olan Cennet’e hazırlamaktır.

Fakat düşmanlar da boş durmuyor. Yavrularımızın duygu dünyasını şekillendirerek ayaklarına nefsânî prangalar takmaya çalışıyorlar. Onları çıkmaz sokaklara yönlendiriyorlar.

Tarih boyunca, Haçlı seferleri devam etti.

Bugün ise, bazı;

  • Çirkef medyalar,
  • Aldatıcı reklâmlar,
  • Şahsiyeti yok eden modalar,
  • İnternetin kirli sokakları ile gençlerimizin mâneviyatına zehir serpiliyor. Din düşmanları, yavrularımızın ruh dünyasını dumûra uğratıyor.

Gençlerimiz dinden uzaklaşıyor, dünyevîleşiyor.

Mevlânâ Hazretleri’nin bir misâli vardır:

“Kuzunun kurttan kaçmasına şaşılmaz. Zira kurt, kuzunun düşmanı ve avcısıdır.

Asıl hayret edilecek şey; kuzunun kurda sevdâlanıp gönül kaptırmasıdır…”

Bugün evlâtlarımız, düşmanlarına âşık, kendi medeniyetlerine nefret kusan hastalara dönüşüyorlar.

Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi:

“Savaş, harpte yenilince değil; düşmana benzeyince kaybedilir.”

İnsan vücudunda his ve fikirlerin merkezi olan “kalp ve akıl”, bir havuz gibidir. Merhum Necip Fâzıl’ın tâbiriyle, bu havuzu dolduran oluklar çifttir; birinden nûr akar, diğerinden kir…

Bugün kir, nûra tahammül edemiyor. Nûru da kirletmeye çalışıyor. Tıpkı tarihte azgın Lût Kavmiʼnin temiz insanları aralarında görmeye tahammül edemeyip; “Temizler aramızdan çıksın!” demeleri gibi, bugün de eşcinsellik sapkınlığı, sanki bir insan hakkıymış gibi dayatılmak isteniyor.

Bugün dünyaya bakıyorsunuz, katledilenler, zulme uğrayanlar, sömürülenler hep Müslüman.

Böyle olduğu hâlde, batıda İslâmofobi diye bir terâne çıkardılar.

Hâlbuki İslâm, bir “korku dîni” değildir.

Bilâkis İslâm; selâm demektir, insanlığın selâmeti demektir, barış demektir, huzur demektir...

İslâm; aslâ korkutucu değil;

‒gönle huzur verici,

‒zarâfet, incelik ve nezâket tevzî edici bir dîndir.

İslâm, her çeşit zulüm ve terörle mücadele dînidir. Rasûlullah r Efendimiz’in 23 senelik nebevî hayatı, bir bakıma terörle mücadeleden ibarettir.

İslâm, bütün mahlûkâta şefkat ve merhametle muâmele dînidir.

İnsan için her iki dünyada da huzur ve saâdetin kaynağıdır İslâm…

Unutmayalım ki,

Evlâtlarımızın sîneleri, bereketli bir toprak gibidir.

O temiz toprağa; mâneviyat, muhabbet ve güzel ahlâk tohumları ekmemiz zarurîdir.

Nasıl ki hayatı dünyevî planda yaşayan kimseler, çocuklarının fânî istikbâli için en iyi kolejlerin arayışı içine giriyorlarsa,

Bir müslüman anne-baba da, evlâdına dünyevî ve uhrevî tahsili mezceden eğitim kurumlarını arayıp bulmalı. Yavrusunun orada eğitim almasına gayret etmeli.

Bugün anne-babaların böyle ağır bir mes’ûliyeti var.

Tabiî ki bu mesʼûliyet, evlâtları sadece yaz tatilinde bir-iki ay camiye göndermekle bitmez. Kısa bir Kur’ân Kursu eğitimi ile çocuğun gönlüne İslâm kültürü, îman şuuru ve Kurʼân ahlâkı lâyıkıyla aşılanamaz.

Bu eğitim daha ana kucağında, baba ocağında başlayacak. Anaokulu ve ilkokuldan sonra da Kur’ân Kursları ve İmam-Hatiplere yönlendirmekle devam edecek.

Bu gayretler; hem kendi kurtuluşumuz için, hem de evlâtlarımızla Cennet’te beraberliğimiz için zarurîdir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş

İslam ve İhsan

ÇOCUK TERBİYESİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Çocuk Terbiyesi ile İlgili Hadisler

ÇOCUK TERBİYESİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Çocuk Terbiyesinde Dikkat Edilecek Hususlar

ÇOCUK TERBİYESİNDE ÖRNEK DAVRANIŞLAR

Çocuk Terbiyesinde Örnek Davranışlar

ÇOCUK TERBİYESİNDE ANNENİN ROLÜ

Çocuk Terbiyesinde Annenin Rolü

ÇOCUK TERBİYESİNDE BABANIN ROLÜ

Çocuk Terbiyesinde Babanın Rolü

ÇOCUKLARIMIZI BEKLEYEN TEHLİKE!

Çocuklarımızı Bekleyen Tehlike!

ÇOCUKLARIMIZI AHİRETE HAZIRLAMALIYIZ

Çocuklarımızı Ahirete Hazırlamalıyız

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.