Evlâtlarımızı Kendi Medeniyetimizde Yetiştirmeliyiz!

Bugün fert olarak anne-babaların da en mühim hizmeti ve vazifesi nedir?

Bugün fert olarak anne-babaların da en mühim hizmeti ve vazifesi, yavrularını;

  • Allah yolunda,
  • Rasûlullah Efendimiz’in sünneti üzere,
  • Ehl-i Kur’ân olarak yetiştirmeleridir.

Evlâtlar, anne-babalara Cenâb-ı Hakk’ın birer emânetidir. Evlâtlara ilk terbiyeyi anne-babası verir.

Anne-babalar evlâtlarıyla bu dünyada beraber oldukları gibi, tabiî ki âhirette de beraber olmak isterler. Birlikte cennete girmek isterler.

Bu uhrevî beraberlik için de;

Anne-babaların, evlâtlarını, Kur’ân ve Sünnet istikametinde, muhabbet içinde yetiştirmesi zarûrîdir.

Tarihteki kahramanlara, büyük zâtlara baktığımız zaman görürüz ki;

Onlar dâimâ sâlih bir babanın, sâliha bir annenin eseridir.

Günümüzde yavrularımızın dünyasına ve âhiretine zarar vermek için yol kesen büyük âfetler var:

  • Televizyonun menfî programları…
  • İnternetin karanlık ve kirli sokakları…
  • Şahsiyeti zedeleyen, robotlaştıran modalar…
  • Kandırıcı, aldatıcı reklâmlar…

Evlâdımıza İslâmî bir eğitim vermezsek, bugün zuhûr eden menfî internet, moda, kötü reklâmlar ve başıbozukluk gibi tehlikeli fitnelerden onları korumak imkânsız olur. Çocuklar sokakların insafına terk edilmiş olur.

Bu bakımdan;

  • Kur’ân tahsili çok mühim.

Kur’ân-ı Kerim eğitimi olmadan namaz ibâdeti mümkün olmayacağından dolayı Kur’ân eğitimine ağırlık verilmelidir. Kısa bir müddet ile geçiştirmek değil, köklü bir Kur’ân tâlimi ve terbiyesi şarttır.

Kur’ân kursu veya proje imam hatip gibi köklü ve uzun zamana yayılan bir tahsil lâzımdır.

İslâm, en büyük medeniyettir, en büyük kültürdür.

Hirâ’da ilk olarak nâzil olan;

“Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (el-Alak, 1) âyetinden Vedâ Haccı’nda inen;

“…Bugün size dîninizi tamamladım…” (el-Mâide, 3) âyetine kadar, bu tahsil 23 sene sürmüştür.

Yani ashâb-ı kiram, Efendimiz’in rahle-i tedrîsinde 23 sene tahsil gördü.

En büyük vazifemiz; evlâtlarımızı bu medeniyetten haberdar etmektir. Yavrularımıza Rasûlullah Efendimiz’i, Kur’ân-ı Kerîm’i yakından tanıtmaktır. Onların sevgisini kalplerine nakşetmektir.

Allâh’ı seven, Kur’ân-ı Kerîm’i sever.

Rasûlullâh’ı seven, evlâdını Allah yolunda yetiştirir.

➢Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in, en geniş ve en ziyâde alâka ve ihtimamı, ashâb-ı suffaya gösterdiğini görüyoruz. Yani -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, en çok Kur’ân talebelerine zaman ayırıyordu. Çünkü onlar İslâm’a hizmet edecek talebeleriydi.

Bu meyanda;

Kur’ânî hurûfu, hudûdu ve huluku evlâtların dillerine de gönüllerine de nakşetmelidir.

Bu vazifesini ihmal eden aileler, daha sonra bir mâtem ve hüzün yaşıyorlar. Nâfile ve faydasız keşkelere düşüyorlar. Kur’ânî ifadeyle;

“Âh keşke!” diyenlerin durumuna kıyâmet günü dûçâr olmamaya gayret etmek lâzımdır.

Bu faydasız pişmanlıklara düşmemeli, bilâkis ebedî şükre vesile olacak bir nesil yetiştirmelidir.

Millî ve vatanî değerlerimiz bakımından da bu tâlim ve terbiye çok mühimdir. Bir mütefekkirin dediği gibi:

“Düşmana asıl mağlûbiyet, ona benzemektir.”

Demek ki;

Düşmana galip gelmek, onu sadece meydanlarda, sahrâlarda yenmek değildir.

Asıl zafer, düşmana benzememektir. Şahsiyetimizi ve evlâtlarımızın şahsiyetini yabancıya hayranlıktan koruyabilmektir.

Ancak günümüzde maalesef bütün şer vasıtaları evlâtlarımızı, yabancılara hayran etmeye, onlara benzetmeye çalışmaktadır.

Kıyâfette, şekilde başlayan bu benzerlik -Allah korusun- kalpte, duygularda, düşünce ve inanışlarda da benzemeye varınca, evlâtlar başka dünyaların evlâtları hâline gelmektedir. İslâmî eğitim verilmeyince, biyolojik anne ve babalık kâfî gelmemektedir.

➢Peygamberlerin ve «evliyâullâh»ın nazarında;

En güzel mîras, hayırlı bir nesli topluma mîras bırakmaktır.

Cenâb-ı Hak, hepimize bu vazifede yardım eylesin. Evlâtlarımıza İslâm’ın fazîletler medeniyetini tâlim etmeyi, Allah Teâlâ’nın ve Rasûlullah Efendimiz’in muhabbetini kalplerine ilkā edebilmeyi nasîb eylesin. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Ekim, Sayı: 200

İslam ve İhsan

OSMAN NURİ TOPBAŞ HOCAEFENDİ İLE NESİL YETİŞTİRME MESULİYETİ ÜZERİNE MÜLAKAT

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi İle Nesil Yetiştirme Mesuliyeti Üzerine Mülakat

İSLAM’DA ÇOCUK EĞİTİMİ

İslam’da Çocuk Eğitimi

TEMİZ BİR NESİL NASIL YETİŞİR?

Temiz Bir Nesil Nasıl Yetişir?

ÇOCUKLARIMIZIN TERBİYESİNİ NASIL VERMELİYİZ?

Çocuklarımızın Terbiyesini Nasıl Vermeliyiz?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.