Evlâtlarımızın İslâm ve Kur’ân Terbiyesiyle Yetişmesinin Önemi

Günümüzde aile yapımızı yeniden aslî temellerine göre inşâ etminin ehemmiyeti nedir? Evlâtlarımızın İslâm ve Kur’ân terbiyesiyle yetişmesinin önemi nedir?

Tanzîmat’ta memleketimizin idareci, eşraf kesiminde bir batı hayranlığı başladı. Evlere piyanolar ve Fransız mürebbiyeler girdi. Evlâtları Avrupa ülkelerine tahsile gönderdiler. Dönenler âdetâ mânevî bir kalp ameliyatı olmuşlardı. Yani, kalıp ve kıyafetleriyle Osmanlı gibi görünseler de, kalpleri ve ruh dünyaları itibarıyla batılılara dönüşmüşlerdi.

Anadolu ailesi -elhamdülillâh- uzun süre bu tesirden uzak ve âsûde kaldı. O ailelerde yetişen Mehmetçikler, Çanakkale ve Millî Mücadele zaferlerine koştular.

Ancak sonrasında, batılılaşma ve yabancı taklitçiliği; gazete, televizyon ve sonunda internet-cep telefonu vasıtasıyla maalesef her yere sızdı.

Günümüzde aile yapımızı yeniden aslî temellerine göre inşâ etmeli ve onu bu yıkıcı zararlardan muhafaza etmenin yollarını bulmalıyız.

Huzurlu aile yuvasını temin edebilmemiz için; evlâtlarımızı, bilhassa kız çocuklarımızı, İslâm ve Kur’ân terbiyesiyle yetiştirmemiz elzemdir. Onlara örnek olarak, Hazret-i Hatice’yi, Hazret-i Fâtıma’yı, Hazret-i Âişe’yi öğretmemiz ve onlar gibi şuurlu, hayırlı, mâneviyatlı olmalarına gayret etmemiz zarurîdir.

MUHAMMED İKBAL'İN MÜSLÜMAN ANNEYE SESLENİŞİ

Muhammed İkbal’in dediği gibi:

“Ey örtüsü nâmusumuzun perdesi olan Müslüman Kadını!

Senin yüzündeki nur, îman kandilimizin sermâyesidir. Yaratılışındaki sâfiyet; Hak’tan bize rahmettir, dînimizin kuvvetidir, ümmetimizin varlık esâsıdır.

Evlâdımız sütten kesilir kesilmez, ona kelime-i tevhîdi ilk öğreten sensin. Senin muhabbetin, bizim hâlimizi, fikrimizi, sözümüzü, işimizi tanzîm eder.

Toplum fidanının âb-ı hayâtı sensin. Ümmetin emânetini koruyan muhafız sensin. Fıtratındaki ulvî hasletleri aklınla keşfet!

Hazret-i Fâtıma, senin için bir nümûnedir; ondan gözünü ve gönlünü ayırma!

Tâ ki, senin dalın da bir Hüseyin meyvesi versin; gülistan, eski mevsimi getirsin.”

Rabbimiz, hanım ve evlâtlarımızı göz nûru nesiller olarak yetiştirebilmeyi, toplumun takvâ önderleri olabilmeyi, cümle ümmet-i Muhammed’e nasîb eylesin. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2022 Ay: Mart, Sayı: 205

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.