Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Bir düşünün: Bir Müslüman genci evlendiriyorsunuz. Gelininiz/damadınız, dînini tam yaşıyor mu? Allâh’ın emirlerini yerine getiriyor mu? Peygamber’in yaşadığı gibi yaşıyor mu? Bunların endişesini mi yaşıyorsunuz? Yoksa bunları unutup; “El âlem ne der? Bizi kınarlar mı?” Onların dedikodusundan mı korkuyorsunuz? Düşünün de doğru yolu seçin.

Geçenlerde eski arkadaşlardan biri geldi. Ara sıra gelir sohbet ederiz. Tok gönüllü biri.

Kızı, oğlunu evlendiriyormuş. Her şey güzel giderken; kız evi, düğünün salonda yapılmasını istemiş. Bunlarda ise imkân yok.

Fakat kız evi yoktan anlamıyor.

“–Ya salonda düğün yaparsınız yahut da biz bu işten vazgeçeriz!” demişler.

Adamcağız araştırmış, 3.000 liradan aşağıya düğün salonu bulamamış. 2.000 lira oradan kesmiş, buradan ayarlamış, dede, baba, anne ve kardeşler varlarını vermiş bu kadar olmuş. Kalmış 1.000 lira…

Bir delikanlının saâdeti, bin liraya gelmiş takılmış. Bir genç kızın hayali, bir anne-babanın görmek istediği mürüvvet karşısında 1.000 lira nedir? Ama olmayınca olmuyor. Adam bir şey istemiyor dert döküyor.

“–Müsaade edersen biz tamamlayalım.” dedik hemen karşıladık, hattâ; «Tamamını verelim.» dedik. Mesele halloldu.

“–Ben bunun için anlatmamıştım.” dedi mahcup oldu. Ama çok da sevindi.

Bunun benzeri o kadar çok hâdiseler duydum ki; nişanlanıp da oturacağı evi beğenmeyen, koltuğu, kanepeyi, yemek odasını, eve serilecek halıyı beğenmeyerek ayrılanların haddi hesabı yok. Bir gece giyeceği gelinliği beğenmeyip ayrılanlara yazıklar olsun!

Anneler, babalar! Çocuklarınızın refahını mı yoksa eşya mı istiyorsunuz?

Bir düşünün: Bir Müslüman genci evlendiriyorsunuz. Gelininiz/damadınız, dînini tam yaşıyor mu? Allâh’ın emirlerini yerine getiriyor mu? Peygamber’in yaşadığı gibi yaşıyor mu?

Bunların endişesini mi yaşıyorsunuz?

Yoksa bunları unutup; “El âlem ne der? Bizi kınarlar mı?” Onların dedikodusundan mı korkuyorsunuz? Düşünün de doğru yolu seçin.

Anne-baba olarak, kız istemeye gittiğimizde;

“–Allâh’ın emri, Peygamber’in kavli ile kızınız filânı oğlumuz filânla evlendirmek, akraba olmak istiyoruz.” demiyor muyuz? Cevaben de;

“–Hayırlı ise olsun.” demiyor muyuz?

Dünya malına dalıp saâdeti unutanlardan olursak, nerede kaldı Allâh’ın emri, nerede kaldı Peygamber’in kavli?..

Yazının devamını okumak isterseniz tıklayınız

Kaynak: Ahmet Ziylan, Yüzakı Dergisi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.