Evlenmek Farz mıdır, Vacip midir Yoksa Sünnet midir?

Evlenmenin hükmü farz mıdır, sünnet mi? Hz. Peygamber «Nikâh benim sünnetimdir. Kim ondan yüz çevirirse benden değildir» buyurmuş. Bununla ümmetinin dışında mı tutmuş oluyor?

Evlenmenin hükmü, evlenecek kişilerin durumuna göre farz vâcip, sünnet, haram, mekruh veya mubah kısımlarına ayrılır.

  1. Evlenmediği takdirde zinaya düşmesi kesin görülen kimsenin evlenmesi farzdır. Ancak bu kimsenin eşinin nafakasını sağlayacak güce sahip olması da gerekir.
  2. Evlenmezse, zinaya düşme tehlikesi bulunanın evlenmesi ise vâciptir. Bu kimsenin de nafakayı sağlayacak güce sahip olması gerekir.
  3. Cinsel bakımdan orta durumda bulunanın evlenmesi sünnettir.
  4. Evlenirse, eşine zulüm ve işkence yapacağı kesin olan kimsenin evlenmesi haramdır.
  5. Evlenirse eşine zulüm yapacağından korkulanın evlenmesi ise mekruhtur.

HZ. YAHYA’NIN (A.S.) KUR’AN’DA ÖVÜLMESİNİN SEBEBİ

İmam Şâfi’ye göre orta durumda bulunanın evlenmesi mubah olup, böyle bir durumda mü’min evlenip evlenmeme konusunda serbest bırakılır. O’na göre boş vakitleri ibadete ayırmak ve ilimle uğraşmak evlilikten daha üstündür. Nitekim Allah’ü Teâlâ Kur’ân’da Yahya Peygamberi; «... efendi, nefsine hâkim ve iffetli» olmakla övmüştür.[1] Burada Hz. Yahya’nın (a.s.) evlenmeye gücü yettiği halde kadınlardan uzak durması övgüye lâyık görülmüştür

Sonuç olarak evlenmeye gücü yeten mü’minlerin evlenmesi asıldır. Haramdan korunmak ve aile yuvası içinde çeşitli maslahatların gerçekleşmesi sonucunda ecir kazanmak ve nesillerin devamını sağlamak evliliğin başlıca gayeleri arasında sayılabilir.

Dipnot:

[1]. Âli İmrân, 3/39; ayrıca bk. Nisâ, 4/24. Burada helâl kılınmak» caiz ve mübah olmak şeklinde tefsir edİlmiştir.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA EVLENMENİN HÜKMÜ NEDİR?

İslam’da Evlenmenin Hükmü Nedir?

İSLAM’DA EVLİLİK ŞART MIDIR?

İslam’da Evlilik Şart mıdır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.