Evli Kadının Nafakası

Aile Meseleleri

İslam’da kadının nafaka hakkı nedir?

Bir kadın evlenip kocasının evine yerleştikten sonra onun yiyecek, içecek, giysi ve mesken masrafları kocaya aittir. Bunlar israfa kaçmadan ve cimrilik de etmeden eşlerin sosyal seviyelerine göre sağlanır. Eşlerin her ikisi de zenginse buna uygun harcama yapılır, ikisi de fakirse, kadın kocasından, zenginler seviyesinde bir harcama isteyemez. Birisi zengin diğeri fakirse, ortalama yol izlenir. Diğer yandan bazı bilginler nafakanın miktarı konusunda yalnız kocanın durumunun dikkate alınacağını söylemişlerdir.

AİLENİN MASRAFLARI BABAYA AİT

Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur:

“...Onların (annelerin) toplumda iyi bilinen örfe göre (ma’ruf) yiyeceği ve giyeceği çocuk kendinin olan babaya aittir.”[1]

“Malî imkânları geniş olan, nafakayı genişliğine göre versin, rızkı kendisine daraltılmış bulunan da nafakayı, Allâh’ın ona verdiğinden versin. Allah hiç kimseye ona verdiğinden başkasını yüklemez. Allah güçlüğün arkasından kolaylık ihsan eder.”[2]

Koca, hanımın giyim masraflarını da karşılamak zorundadır. Burada da sosyal seviye ve İslâm’a uygun olan örf ve âdetler ölçü alınır. Âyetteki “ma’rûf” terimi bunu ifade eder, her devir ve toplumdaki değer yargılarını ve çevre şartlarını dikkate almaya elverişli bulunur.[3] Kadının biri yazlık, diğeri kışlık olmak üzere yılda en az iki kat giysi hakkı vardır. Giyim kapsamına yorgan, döşek, çarşaf ve yastık gibi evin normal eşyası girdiği gibi, vefattan sonra kefen de bu kapsama girer. Çünkü kefen tesettürün devamı niteliğindedir.

Koca hanımına bağımsız ve içinde sosyal durumuna uygun mefruşatı bulunan, bir mesken sağlamak zorundadır. Bu yer kadının malı, canı ve ırzı hakkında güvenli olmalı ve karı-koca hayatı yaşamaya elverişli bulunmalıdır.

Şer’î bir meskende, koca fakir de olsa en az, kadına ait kilitli bir oda ile diğer gerekli bölmeler bulunmalıdır.

Kadın kocasının hısımları ile birlikte oturmaya zorlanamaz. Ancak koca, bir başka evliliğinden olan ve henüz ergenlik çağına ulaşmamış bulunan küçük çocuklarını karısı ile birlikte oturtmak hakkına sahiptir. Buna karşılık kadın, kendi hısımlarından hiçbirini, hatta başka kocadan olma kendi küçük çocuklarını kocasının izni olmadan onun evinde barındıramaz. Çünkü bir erkeğin, eşinin hısımlarına karşı bakım ve nafaka yükümlülüğü bulunmaz. Eşinin hısımlarına yardımcı olursa bu, onun güzel ahlâkındandır.

Kadın kendi evini, kendisinin ikametine tahsis etmesi için kocasına kiraya verebilir. Bu takdirde koca, kira bedelini vermekten kaçınamaz.[4]

Kadın, sosyal seviye bakımından emsali kadınların hizmetçisi bulunduğu veya kendisi bakıma muhtaç olduğu takdirde hizmetçi tutmak da nafaka kapsamına girer.

Kadın, kocasının davetine rağmen, onun evine gelmez veya itaatsiz olarak evden çıkıp gider yahut dinden çıkarsa erkeğin nafaka yükümlülüğü kalkar.

FAKİRLİK BOŞANMA NEDENİ DEĞİL

Erkeğin fakirlik yüzünden eşinin geçimini sağlayamaması Hanefîlere göre bir boşanma nedeni sayılmamıştır. Delil şu âyettir:

“Eğer evlenecek kişiler fakir iseler Allah onları fazlu keremiyle zengin yapar. Çünkü Allah lütfu çok geniş olan, her şeyi bilendir.”[5] Burada, fakirlik bir evlenme engeli sayılmadığı gibi, evliliğin teşvik edildiği de görülür.[6]

Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri ile Şâfiî’den bir kavle göre, kocasının fakirliği, başka bir deyimle erkeğin hanımının geçimini sağlayamaması yüzünden kadın evliliği feshettirebilir. Kadının boşama hakkı sınırlı olduğu için bu görüş uygulamada kadına bazı kolaylıklar sağlayabilir. Nitekim, eşini Türkiye’de bırakarak yıllarca yurt dışında kalan, eşi ve çocukları ile ilgilenmeyen nice kocalar vardır. Kadın kendi başına geçimini sağlamak hatta çocuklarının eğitimini yaptırmak için ömrünü vermektedir. İşte eviyle hiç ilgilenmeyen, çalışıp kazanma imkânları olduğu halde yıllarca aile fertlerini fakirlik içinde bırakan ve belki onların kötü yollara düşmesine sebep olan bir kocaya karşı kadının çoğunluk fakihlerin bu görüşünden yararlanması mümkündür.[7]

Dipnotlar:

[1]. Bakara, 2/233. [2]. Talâk, 65/7. [3]. bk. Bakara, 2/233. [4]. bk. İbnü’l-Hümâm, age, III, 321 vd.; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 544 vd.; Bilmen, age, II, 450; Döndüren, age, s. 298, 299. [5]. Nûr, 24/32. [6]. Buhârî, Nikâh, 14, 35, 44; Fadâilü’l-Kur’ân, 22, Libâs, 49; Müslim, Nikâh, 76. [7]. Döndüren, age s. 298.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları