Evren ve İnsan Beyninin Şaşırtıcı Benzerlikleri
Evren ve insan beyninin şaşırtıcı benzerlikleri nelerdir? İşte insan beyni ile evren arasındaki ilginç benzerlikler.
Zaman zaman uzaydan teleskoplarla çekilmiş bazı fotoğraflar görürüz ve bu fotoğraflarda bir nebulanın DNA sarmalıyla veya bir galaksinin gözümüzle olan benzerlikleri bizi şaşırtır. Acaba bu benzerlikler bizim hayal gücümüzden mi ibarettir yoksa insan ve evren gerçekten birbirine bu kadar benzer mi?
İtalya’dan astrofizikçi Franco Vazza ve nörolog Alberto Feletti evrendeki galaksilerin kozmik ağları ve insan beyninin nöronal ağları arasındaki benzerlikleri araştırdı. Araştırmacılar niceliksel olarak yaptıkları karşılaştırma için kozmoloji, nörobilim ve ağ analiz yöntemlerinden oluşan bir kombinasyon kullandılar. İnsan beyni ile evren arasında birtakım şaşırtıcı benzerlikler keşfettiler.
Normal şartlar altında gözle görülemeyecek kadar küçük olan beyin hücrelerimizle, yine algı sınırlarımızı aşan ve görkemli bir büyüklüğe sahip evreni karşılaştırmak oldukça güçtür. Çünkü arada boyut ve ölçek farkı vardır. Ancak gelişen teknoloji ve bilgisayar simülasyonlarının kullanımı böyle bir karşılaştırmayı mümkün kılıyor.
Beynimizde yaklaşık olarak 100 milyar nöron hücresi olduğu tahmin ediliyor, gözlemlenebilir evrende de en az 100 milyar galaksi olduğu düşünülüyor. Sayılar tam olarak örtüşmese de birbirine yakın.1
Her iki sistem de (Beyindeki nöronlar, Evrendeki galaksiler) nod adı verilen boğumlar ve liflerle birbirine bağlanan ve iyi tanımlanmış ağlar halinde düzenlenmiştir.
Beynimizin yaklaşık %70 ini su oluştururken aynı şekilde evrenin yaklaşık %70 ini karanlık enerji (Dark energy) oluşturuyor.
Ayrıca araştırmacılar insan beyincik ve korteks örneklerini kozmik ağ simülasyonlarıyla karşılaştırdılar, aradıkları şey ise beyin ve kozmik ağdaki madde yoğunluk dalgalanmalarındaki benzerliklerdi. Sonuç olarak iki sistemdeki dalgalanmalarının göreceli dağılımlarını şaşırtıcı derece de benzer olduğunu gördüler.2
BEYNİMİZ EVRENE Mİ BENZİYOR?
Evrenimiz büyük bir beyine benziyor gibi görünüyor ya da beynimiz küçük bir evrene benziyor desek daha mı doğru olur?
Aslında insan beyni de evrendeki galaksilerde aynı kurallara yani fizik kurallarına göre işliyor. Gerek insan beyni olsun gerek evren, ikisini de oluşturan yapılar arasında belli bir ilişki, düzen ve belli bir yasaya uygunluk söz konusu.3 Tüm bu benzerlikler bize önemli bir şey söylüyor. Bunca farklılık ve çeşitliliğe rağmen daha yakından baktığımızda aslında her şeyin özünde bir ‘Birlik’ olduğunu görüyoruz. Bahar aylarında açan bir hindiba çiçeği, evrenin derinliklerinde bir galaksi ya da beynimizin içinde bir hücre hepsi bu kadar birbirinden farklı görünürken aslında, özünde hepsi bir birlik taşıyor, hepsi aynı Musavvir’in bir tasviri. Bu birliği tefekkür etme, inceleme özelliği ise sadece insana has bir durum.
Nitekim divan şâirlerimizden Dede Sabir Parsa bir beytinde şöyle diyor;
“Sureta insanız amma âlem-i kübrâ biziz
Vâkıf-ı sırr-ı rumûz-ı alleme’l- esmâ biziz”
GÖRÜNMEZ BİR KAYIT SİSTEMİ
MIT’de yütülen bir çalışmada, hastaların tıbbi kayıt verilerini derileri altında depolamayı hedefleyen özel bir teknoloji geliştirildi. Bu çalışmada, bir gurup mühendis mikroiğne yamaları ve özel kuantum boya mikrokürelerinden oluşan bir sistem tasarladı. Deri altında belli desenler oluşturan bu mikroküreler çıplak gözle görülemiyor, ancak özel olarak uyarlanmış akıllı telefonlarla tespit edilebiliyor. Nanokristallerden oluşan bu kuantum boya deseninin deri altında en az 5 yıl kalması öngörülüyor. Peki, sistem nasıl çalışıyor?
Kuantum boya içeren mikroküreler ve hedef hastalığa karşı geliştirilen aşı bileşimi, boyutları sadece 1.5 mm olan mikro iğne yamalarına yükleniyor. Daha sonra ise vücuda yerleştirilen mikro iğneler, vücut içinde kolayca çözünüp içeriğini deri altına bırakabiliyor. Böylece bir taraftan kuantum boya içeren mikroküreler deri altında desen oluştururken, diğer taraftan da hedef hastalığa karşı aşılama yapılmış oluyor. Deri altına verilen kuantum boya kürecikleri, verilen aşı tipine özgü desenler oluşturabiliyor. Böylece farklı türde aşılamalar için farklı kodlamalar yapılabiliyor.
MIT’ de çalışan Prof Dr. Langer: ‘’ Geliştirilen bu görünmez yaklaşımın; veri depolama, biyoalgılama, ve aşı uygulamaları için yeni olanaklar oluşturabileceğini’’ belirtiyor.
Araştırmacılar böyle bir teknolojiyi geliştirmelerinin sebebini ise şu şekilde açıklıyor: ‘Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, her yıl aşılama eksikliği yüzünden yaklaşık olarak 1.5 milyon insan ölüyor. Aşılama ile ilgili yaşanan en büyük sıkıntılardan biri ise altyapının yetersiz olduğu ülkelerde tıbbi kayıtları saklamanın oldukça zor olması. Bu nedenle çocuk ve hastaların aşılama programlarını takip etmek güçleşiyor ve kimin hangi aşıya ihtiyaç duyduğunu tespit etmek oldukça zor oluyor.’
Eğer bir ülkede teknolojik altyapı yetersiz ve tıbbi kayıtların depolanmasında sorun varsa bu problemin başka alternatifler üzerinde çalışılarak çözülmesi de mümkün. Sadece teknolojik altyapının yetersizliğini gerekçe göstererek böyle bir sistemin geliştirilmesi akıllara direkt sorunun çözümünden ziyade başka niyetlerin de olabileceğini getiriyor. Nitekim bugüne kadar teknolojiyi elinde bulunduranların çözüm kılıfıyla öne sürdükleri bir çok gelişme bizatihi probleme dönüşmüş durumda Ayrıca, insan üzerinde böyle bir teknolojinin uygulanması en başında insanın nesneleştirilmesi anlamına geliyor. İnsan ise bizatihi insan olmakla mükerrem ve özel bir varlık, tıbbi kayıtların depolanabileceği mekanik bir yapı değil. Batıda, Ortaçağın sonlarına doğru bilimsel anlayışta yaşanan kırılma sonucunda, dünyada hâkim olan mekanik doğa anlayışı ile başlayan süreç, bugün gelinen noktada insanın bizatihi kendisini de mekanik bir hüviyete büründürecekmiş gibi görünüyor.
Dipnotlar:
1) https://www.popularmechanics.com/science/a34703841/human-brain-universe-similarities / Erişim:21.03.2021 2).https://www.sciencealert.com / wildly-fun-new-paper-compares-the-human-brain-to-the-structure-of-the-universe, Erişim:21.03.2021 3) https://www.bilimkurgukulubu.com/genel/inceleme/insan-beyni-ile-evren-arasindaki-benzerlik-uzerine/, Erişim:22.03.2021 2) Anne TRAFTON, Storing Medical İnformation Below The Skin’s Surface, https://news.mit.edu/2019/storing-vaccine-history-skin-1218 , Erişim:18.01.2021
Kaynak: Ramazan Maden, Altınoluk Dergisi, Sayı: 423