Ezân ve Kâmeti Aynı Kişi mi Okumalıdır?

Ezân ve kâmeti aynı kişi mi okumalıdır? “Ezânı kim okursa kameti o yapar” hadisi ne anlatıyor?

Abdullah bin Zeyd radıyallahu anhdan;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza çağırmak için bazı şeyler düşündü. Onlardan hiçbirini yapmadı. Abdullah bin Zeyd’e rüyasında ezan gösterildi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme gelip gördüğünü haber verdi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de:

“Gördüklerini Bilal’e söyle,” buyurdu. O da Bilal’e söyledi. Bilâl de ezanı okudu. Abdullah diyor ki:

Onu rüyada ben gördüm ve ben okumak istiyordum.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sen de kamet et,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 30/512)

Hadisin Açıklaması

Hz. Bilal’in okumasnı emredip Abdullah bin Zeyd’e sen de kamet et demesi, ezanı okuyanın kameti de getirmesinin mecburi olmadığına delâlet eder.

Bu duruma göre, ilk ezan okuyan zat Hz. Bilâl, ilk kamet getiren de Abdullah bin Zeyd’dir. Bir hadiste ezanı Sudaî’nin okuduğu, kameti de onun getirmesi emredildiği bildiriliyor. Bu duruma göre ezanı kim okursa, kameti de onun getirmesinin daha iyi olduğu anlaşılıyor. 

*

Abdullah bin Muhammed radıyallahu anhdan rivâyet edilmiştir:

Şu haberi dedem Abdullah bin Zeyd nakil ederdi. Ve kameti dedem yapmış, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 30/513)

*

Ziyad bin el Haris el Sudâî’den:

(Sudâî) diyor ki: Sabah ezanında ilk vakti girince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana emretti. Ben de ezan okudum. Ben kametleyeyim mi? Ey Allah’ın Rasûl-i dedikçe, doğuya şafağa bakıyor ve hayır, diyordu. Şafak atınca (devesinden) indi abdest tazeledi. Bana döndü ve ashabına yetişti. (Yani abdest aldı.) Bilal kametlemek isteyince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona, ezanı Suda kabilesinin kardeşi okudu. “Ezânı kim okursa kameti o yapar,” buyurdu. Ben de kamet ettim. (Ebû Dâvûd, Salât, 30/514; Tirmizî, Kitâb’us-Salât, b. 146, n. 119, s. 383, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ul-Ezân, b. 3, n. 717, s. 297, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Ezânı kim okursa, kameti de onun getirmesi evlâdır. İmam Mâlik ve Ebû Hanife’ye göre ruhsat geniştir. Ezânı okuyandan başkası da kamet getirebilir. Şâfiî hazretleri ise kim ezan okumuşsa onun kamet getirmesini severim demiştir. Ziyad’a Suda kabilesinin kardeşi buyrulması, Suda kabilesinden olduğu içindir. Bir kabilenin fertleri birbirlerinin kardeşi sayılır. Suda Yemende bir kabiledir.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

EZAN SÖZLERİ VE ANLAMI

Ezan Sözleri ve Anlamı

KAMET SÖZLERİ

Kamet Sözleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.