Fakirlikte De Zenginlikte De İktisatlı Ol

Varlık ve zenginliğin hakîkî saâdeti, Allah yolunda infâk etmekle kazanılır. Allah rızâsı istikâmetinde infak ve hizmetlerde bulunabilmek için helâl ve temizinden kazanmak ve maddî imkânları gönle koymadan sarf edebilmek îcâb eder.

Allah Rasûlü (s.a.v.) buyurmuşlardır ki: Rabbim bana fakirlikte ve zenginlikte iktisatlı davranmamı emretti, (sizlere de tavsiye ederim.). İnsan, ilâhî taksim îcâbı zengin de olsa, fakir de olsa iktisatlı davranmalı, hiçbir hususta ve hiçbir zaman isrâfa düşmemelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz, fakirlik gelmeden önce zenginliğin kıymetini bilmeyi tavsiye etmiştir.

Cenâb-ı Hak, îtidâli ve iktisatlı olmayı şöyle emir buyurur: “…Gereksiz yere saçıp savurma. Zîrâ böylesine saçıp savuranlar, şeytanların dostlarıdır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” (el-İsrâ, 26-27) “Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de (elini) açıp isrâf etme, sonra pişman olur, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun.” (el-İsrâ, 29) Yine Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İktisatlı davranıp israftan uzak duranlar, kimseye muhtaç olmazlar.” (İbn-i Hanbel, I, 447) İstihâre yapan, hüsrâna uğramaz; istişâre eden, pişman olmaz; iktisatlı olan, fakir düşmez. (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, II, 280) Bu itibarla mü’min, mülkün gerçek sâhibinin Allâh olduğunun idrâki içinde bulunmalı, kendisini mülkün emânetçisi olarak telâkkî etmeli ve malını kifâyet miktarı kullanıp fazlasını Allah yolunda sarf etmelidir. Allah Teâlâ: “…(Rasûlüm!) Sana (hayr u hasenât yolunda) neyi infâk edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaç fazlasını (verin)!..” (el-Bakara, 219) buyurmaktadır. Efendimiz (s.a.v.), imkânların az olduğu zamanlarda bile gönül zenginliğini tavsiye ederek:Yarım hurma ile de olsa ateşten korunun. Bunu da bulamayan, güzel ve hoş sözle korunsun.” (Buhârî, Edeb, 34) buyurmuştur.

Varlık ve zenginliğin hakîkî saâdeti, Allah yolunda infâk etmekle kazanılır. Allah rızâsı istikâmetinde infak ve hizmetlerde bulunabilmek için helâl ve temizinden kazanmak ve maddî imkânları gönle koymadan sarf edebilmek îcâb eder. Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: Sâlih bir kimsenin elinde bulunan helâl ve faydalı mal ne güzeldir. (İbn-i Hanbel, IV, 202) Zîrâ sâlih kişi, merhamet ve şefkat sâhibidir. Merhamet de, kişinin elinde var olanı, ondan mahrûm olana ikrâm etmesidir. Diğer bir ifadeyle merhamet, başkalarının mahrûmiyetini telâfî için onların yardımına koşmaktır. Merhamet ve cömertlik, dünyâda vicdan huzuru, âhiret için de ebedî saâdet müjdesidir.

Toplumlarda “ağniyâ-i şâkirîn” yâni şükreden ve infâk eden zenginler de, “fukarâ-i sâbirîn” yâni sabreden yoksullar da nâdir bulunan insanlardır. Bu sebeple her iki grup mü’minler de Allah katında makbul kullardır. Şükür ehli cömert zenginler ile sabırlı ve haysiyetli fakirler, insanlık şerefinde ve ilâhî rızâda beraberdirler. Ancak İslâm’da, kibirli ve hasis zenginler ile hakkında takdîr edilene sabredemeyip isyanda bulunan fakirler zemmedilmiştir. Bu yüzdendir ki Hazret-i Peygamber (s.a.v.): Yâ Rabbî! Fakirlik ve zenginliğin fitnesinden Sana sığınırım. (Müslim, Zikir, 49) diye duâ etmiştir. O hâlde kimde kanaat, tevekkül ve teslîmiyet gibi ulvî hasletler bulunur ise, gerçek zengin odur. Zenginliğin hakîkî saltanatı da, ancak infak saâdetiyle kâimdir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Gönül Bahçesinden Öyle Bir Rahmet ki, Erkam Yayınları, 2007, İstanbul

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.