Farz Ne Demek?

Farz nedir, neye denir? Farz kaça ayrılır? Farz-ı ayn ve farz-ı kifaye ne demektir? Farza örnekler...

Allah veya Resûlü’nün, sübûtu ve delâleti kesin olan delillerle emrettiği fiillere “farz” denir. Buna göre farzlar, başka anlama gelme ihtimali bulunmayan âyet, mütevâtir veya meşhûr hadis, ya da icmâ gibi kesin delillerle sabit olur. Beş vakit namaz kılmak, Ramazan orucu tutmak ve şartlarını taşıyanlar için zekat vermek ve hac yapmak bu niteliktedir. Bunların farz oluşu konusunda, hem açık âyetler vardır, hem de Hz. Peygamber’in mütevâtir veya meşhur hadis gücünde söz ve uygulamaları bulunmaktadır.

Farza Örnekler

Kur’an-ı Kerim’in birçok âyetinde “namaz kılınız, zekat veriniz” [1] namazda kırâati emreden ayette; “Kur’an’ı tane tane, hakkını vererek oku.” ve “O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni oku­yun” [2] buyurulması farza örnek verilebilir.

Farzın Hükmü Nedir?

Farzın hükmü: Yapılması kesin olarak gereklidir. Terk eden dünya ve ahirete ait bir yaptırımla karşılaşır, farz olduğunu inkâr eden dinin sınırları dışına çıkar.

FARZ KAÇA AYRILIR?

Farzlar; farz-ı ayn ve farz-ı kifâye olmak üzere ikiye ayrılır:

1. Farz-ı ayn: Her yükümlü Müslümanın bizzat yerine getirmesi gerekli olan farzlardır. Bir kısım insanların işlemesiyle diğerlerinden yükümlülük kalkmaz. Beş vakit namaz, ramazan orucu, zekat ve hac böyledir.

2. Farz-ı kifâye: Yükümlü müslümanlara ayrı ayrı değil, topluca emredilen şeylerdir. Bir kısım müslümanlar bunu yerine getirince diğerleri sorumluluktan kurtulur. Savaşa katılmak, Kur’an-ı Kerim’i ezberlemek, şahitlik yapmak, iyiliği emredip kötülüğe engel olmaya çalışmak, toplumun ihtiyacı olan sanatları öğrenmek ve cenaze namazı kılmak gibi emirler bu niteliktedir. İslâm toplumundan bazı kişi veya gruplar bunları yerine getirince diğerlerinden sorumluluk kalkar. Farz-ı kifayenin sevabı yalnız onu işleyenlere aittir. Toplumda, bu farzı kimse yerine getirmezse, bütün toplum günahkâr olur.

Ancak bazı durumlarda kifaî vacip, aynîye dönüşebilir. Meselâ; bir yerde tek doktor varsa, hastaya müdahale etme görevi ona aynî farz olur. Yine bir olayı tek kişi görmüşse şahitlik yapması gerekir.[3]

Dipnotlar:

[1]. Bakara, 43, 83, 110; Nisâ, 77, 103; Hac, 78; Nûr, 56. [2]. Müzzemmil, 4, 20. [3]. Tehânevî, Keşşâf, II, 1126; Meydânî, Lübâb, I, 6; Ömer Nasuhi Bilmen, İstilâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İst., 1967, I, 33.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

FARZ, ŞART, RÜKÜN, VACİP VE SÜNNET NE DEMEK?

Farz, Şart, Rükün, Vacip ve Sünnet Ne Demek?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.