Fatih Sultan Mehmet Ne Zaman ve Nasıl Tahta Çıktı?

Orta Çağ'dan Yeni Çağ'a geçişte değişimin başlangıç noktası; Fatih Sultan Mehmet'in tahta çıkışı. Fatih, tahta ne zaman ve nasıl çıktı? İşte tarihte Sultan 2. Mehmet'in tahta çıkışı...

Haber: Furkan Hasdemir

Fatih Sultan Mehmet, 29 Mart 1432 Pazar günü şafak vakti, o dönemde Osmanlı Devleti’nin başkenti olan Edirne'de doğdu. Babası 2. Murat'ın dördüncü oğluydu. Annesi Hüma Hatun adıyla bilinir.

Mehmet iki yaşına kadar Edirne'de kaldıktan sonra 1434'te süt ninesi ve küçük ağabeyi Ali ile birlikte 14 yaşındaki büyük ağabeyi Ahmet'in Rum sancakbeyi olduğu Amasya'ya gönderildi. Burada ağabeyi Ahmet'in erken yaşta ölmesi üzerine Mehmet altı yaşında Rum sancakbeyi oldu.

Diğer ağabeyi Ali ise Manisa'da Saruhan sancakbeyi oldu. İki yıl sonra babaları 2. Murat'ın talimatıyla iki kardeş yer değiştirdiler ve Mehmet Saruhan sancakbeyi oldu.

FATİH'İN TAHTA ÇIKIŞI

Murat 1443 yazında Karaman Beyi İbrahim'i Anadolu'da yenilgiye uğrattıktan sonra Ekim ayında Edirne'ye döndüğünde Hunyadi Yanoş, Macar Kralı Ladislas ve Sırp Despotu Yorgo Brankoviç önderliğinde bir Hıristiyan ordusunun Tuna'nın güneyindeki Osmanlı topraklarını istila etmeye başladığı haberini aldı.

Aynı dönemde Amasya'dan Şehzade Ali'nin öldüğü haberi geldi. Ağabeyinin ölümüyle Mehmet tahtın yeni vârisi olmuştu 2. Murat, Edirne-Segedin Antlaşması ile Macaristan'la barış yapılmıştı.

1444 yılında 2. Murat, tahtı, oğlu Mehmet'e bıraktı. Mehmet 12 yaşında tahta çıktı. Bu duruma, Çandarlı Halil Paşa ve bazı devlet adamları itiraz ettiler ancak 2. Murat kabul etmedi. Macarlar antlaşmayı bozdu ve savaş hazırlıklarına başladı. Bunun üzerine Fatih, bazı devlet adamlarına ve babası 2. Murat'a iki tane mektup yolladı. Bunların ikincisinde babasına şu meşhur sözleri söyledi:

“Padişah iseniz geliniz, ordularınıza kumanda ediniz; yok, padişah biz isek, emrimize itaat edip ordularımızın başına geçiniz!”

Bu mektup üzerine 2. Murat, yeniden Osmanlı tahtına oturdu. 9 Kasım 1444'de Varna Muharebesi yaşandı. Savaş sonunda Haçlılar yenilgiye uğradı. 1446 yılına kadar tahtta kalan 2. Mehmet gelişmeler üzerine tahtı 2. Murat'a bıraktı. Aynı sene yeniden Manisa Sancakbeyliği'ne atandı.

İKİNCİ KEZ TAHTA ÇIKIŞI

Murat 1451'in 3 Şubat günü öldü. Mehmet babasının ölüm haberini Sadrazam Halil Paşa'nın özel ulakla Manisa'ya gönderdiği mektupla aldı.

Anlatılana göre Fatih Sultan Mehmet, "Beni seven ardımdan gelsin!" diyerek atına atlayıp, kuzeye doğru yola koyuldu. Ve Edirne’ye ulaştığında ikinci kez tahta çıktı.

Çandarlı Halil Paşa'yı sadrazamlık makamında tuttu, İshak Paşa'yı da Anadolu beylerbeyi olarak atadı ve babasının cenazesine eşlik etmek üzere Bursa'ya gönderdi.

Sultan 2. Mehmet, İstanbul'u fethetmesinden sonra "Fatih" lakabıyla anıldı. İstanbul'un fethi, Orta Çağ'ın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı olmuştur. Bundan dolayı Fatih, "Çağ açan hükümdar" olarak da tanınır.

İstanbul'un fethiyle 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu son buldu. Fatih, çıkardığı yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirdi.

İslam ve İhsan

FATİH SULTAN MEHMET KİMDİR?

Fatih Sultan Mehmet Kimdir?

İSTANBUL’UN FETHİ

İstanbul’un Fethi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Babası 2.Murat öldüğünde Sultan Mehmet 19 yaşında imiş. Diziyi seyrettiğimizde Sultan Mehmet İ canlandıran Kenan İmirzalioğlu 19 yaşında mı ne dersiniz

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.