Fâtiha Suresi 4. Ayetinin Meali, Arapçası, Anlamı ve Tefsiri
Fâtiha Suresi 4. ayeti ne anlatıyor? Fâtiha Suresi 4. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Fâtiha Suresi 4. Ayetinin Arapçası:
مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ
Fâtiha Suresi 4. Ayetinin Meali (Anlamı):
O, hesap ve ceza gününün tek sahibidir.
Fâtiha Suresi 4. Ayetinin Tefsiri:
اليَوْمُ (yevm), gün demektir. Tan yerinin
ağarmasından itibaren güneşin batışına kadar olan vakittir. Burada “din”e izafe
edilerek, kıyametin başlangıcı ile, cennet ve cehennemliklerin her birinin
yerlerine varacakları vakte kadarki zaman için kullanılmıştır.
“Din”
sözlük anlamı olarak “bir işin karşılığı, muhasebe, yargı, hüküm, siyaset,
adet, hal, şeriat, itaat” gibi mânalara gelir. Burada daha çok “bir işin
karşılığı, ceza ve muhasebe” mânası kastedilmektedir. “O gün Allah onlara
hak ettikleri cezayı eksiksiz verecek…” (Nûr 24/25) ayetinde din bu mânada
kullanılmıştır.
Cenâb-ı
Hak, bütün zamanlarda ve zeminlerde, kıyametten önce ve sonra yegâne mâlik ve
meliktir. Buna rağmen âyet-i kerîmede O’nun mâlikliği ve melikliği özellikle
hesap günü olan kıyamet gününe tahsis edilmiştir. Şüphesiz bunun pek mühim
sebep ve hikmetleri bulunmaktadır:
Öncelikle
bütün dikkatleri hesaba çevirmekte ve kıyamet gününün zorluğu, şiddet ve
dehşetiyle yürekleri titretmektedir. Geçici hayattan maksadın ne olduğuna
işaret ederek, insanlığın önündeki en büyük hedefi netleştirmektedir. Hesap
gününün ehemmiyetini gözler önüne sermektedir. Allah’ın rahmetine güvenip şeytana
aldanarak o günde perişan olmamayı öğütlemektedir. Daha da ötesi, ilâhî
rahmetin ve ebedî nimetin tam mânasıyla tecelli edeceği saadet-i ebediyeyi
temine teşvik etmektedir.
İkinci
olarak dünya hayatında kullara ait bir kısım geçici mâlikiyet ve melikiyet söz
konusu olabilir. Bunlara aldanılmamalıdır. Zira hesap günü bunlar zahiri
bakımdan da ortadan kalkacaktır. Asılsız görüntüler yok olacak, Allah’ın
mâlikiyet ve melikiyeti tam olarak ortaya çıkacaktır.
Üçüncü
olarak “din günü”nün bir mânası da “dinin dünyada emrettiklerinin akıbeti ve âhiret
ahvaliyle ilgili verdiği haberlerin açıktan açığa ortaya çıkacağı gün”dür. Biz
dünya hayatında inanılması emredilen hususlara iman ediyoruz. Dinin ibâdet,
muamelât ve ahlâka dair hükümlerini yerine getirmeye çalışıyoruz. İşte bütün bu
inandıklarımız ve yaptıklarımız, orada hakiki mâna ve mâhiyetiyle zuhur
edecektir. Kısacası ayet ve hadislerde âhirete ait haber verilen hakikatlerin
hepsi tahakkuk edecektir. O günün tek hükümdarı, sahibi ve yegâne yöneticisi
olan Allah, dilediği gibi davranacak, kullarını hesaba çekecek, iyilere
iyiliklerinin ve kötülere de kötülüklerinin karşılığını verecektir. Allah’tan
başka kimsenin bir söz hakkı olamayacaktır. Şu âyet-i kerîmeler bu mânada “din
gününü” ne güzel tarif etmektedir:
“Rasûlüm! Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin? Sonra
bilir misin sen, nedir o hesap ve ceza günü? O, kimsenin kimseye faydası
olmayacağı bir gündür. O gün bütün emir, hüküm ve yetki yalnız Allah’ındır!” (İnfitâr
82/17-19)
Cenâb-ı
Hakk’ın bazı sıfatları ile alakalı yapılan bu açıklamalar, O’nun bir taraftan
hamde, diğer taraftan kulluk edilmeye layık ne kadar büyük bir zât, Hâlık-i
Zülcelâl olduğunu izah etmektedir. Dolayısıyla bu hakikati okuyan, duyan ve
idrak eden kulların kalbinde Allah Teâlâ’ya ibâdet, dua ve niyaz için bir aşk,
şevk ve heyecan oluşmaktadır. İmanın hakikatine ve kulluğun zevkine eren
gönüller hep birlikte aynı dilden şöyle demektedirler:
Fâtiha Suresi tefsiri için tıklayınız
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Fâtiha Suresi 4. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız