Fâtır Suresi 9. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Fâtır Suresi 9. ayeti ne anlatıyor? Fâtır Suresi 9. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Fâtır Suresi 9. Ayetinin Arapçası:

وَاللّٰهُ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ اِلٰى بَلَدٍ مَيِّتٍ فَاَحْيَيْنَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ كَذٰلِكَ النُّشُورُ

Fâtır Suresi 9. Ayetinin Meali (Anlamı):

Allah odur ki, rüzgârları gönderir, onlar da bulutları harekete geçirir. Derken biz o bulutları ölü bir beldeye sevk ederiz de, ölmüş olan toprakları bulutlardan inen yağmurlarla diriltiriz. Ölülerin diriltilmesi de işte böyledir.

Fâtır Suresi 9. Ayetinin Tefsiri:

Yağmur yağdıktan sonra ölü toprağın diriltilmesi gibi, mahşerde de insanlar yeniden diriltileceklerdir. O halde âhirete iman zaruridir. En güzel kıvamda yaratılıp âhiret yolcusu olan insana yakışan, kendini zilletten kurtarıp izzet ve şeref sahibi bir kul olmaktır. Bunun yolu, izzet ve şerefi Allah katında aramaktır. Çünkü bunların yegâne sahibi Allah’tır. Allah katındaki izzet ve şerefe nâil olmanın da iki yolu vardır:

  Kelime-i tayyib: Kısaca ifadesiyle güzel söz,

  Sâlih ameller.

“Kelime-i tayyib”; başta, kelime-i tevhit olmak üzere Allah için yapılan her türlü tesbih, tahmid, tekbir, dua, istiğfar ve zikirler gibi güzel ve hoş sözleri içine alır. Bunların arşa yükselip de “Şüphesiz iyilik, ihlas ve fazilet sahibi kişilerin defteri İlliyyûn’dadır” (Mutaffifîn 83/18) buyrulduğu üzere makbul ameller defterine yazılması, ancak bunları tahakkuk ve tasdik ettirecek sâlih amellere yaklaşmakla olur.

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Sübhânellâh, elhamdülillâh, Allahu ekber, lâ ilâhe illallah diyerek Cenab-ı Hakk’ı yücelttiğiniz zikirler, arşın etrafında arı uğultusu gibi bir sesle sizin adınıza Allah’ı zikrederek dönüp dururlar. Allah katında durmadan zikredilmeyi istemez misiniz?” (İbn Mâce, Edeb 56; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 268)

سُبْحَانَ اللّٰهِ وَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ وَ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَ اللّٰهُ اَكْبَرُ (sübhânellâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâhü vallahu ekber) zikri güzel bir sözdür. Kul bunu söylediği zaman melek onunla semâya çıkar, onu Rahmân’ın katına arzeder, fakat onu tasdik ve takviye edecek sâlih ameli olmazsa kabul olunmaz.” (Elmalılı, Hak Dini, V, 3980)

Efendimiz (s.a.s.) bir diğer hadistede de şöyle buyurur:

“Allah Teâlâ bir sözü amelsiz kabul buyurmaz. Sözü, ameli ve niyeti de ancak sünnete uygun olmakla kabul buyurur.” (Hâkim, el-Müstedrek, II, 425)

Mevlânâ Hazretleri  der ki:

“Candan, gönülden söylenen güzel sözler, dualar, niyâzlar, yakarışlar, Hakk’a doğru yükselir. Hakk’tan başka kimsenin bilmediği, bir yere ka­dar varır, ulaşır. Temizlenmiş ve arınmış olan nefeslerimiz, hoş sözlerimiz, yücelir, yü­celir, bizden armağan olarak ölümsüzlük, sonsuzluk âlemine varır. Sonra sözlerimizin, niyâzlarımızın sevabı, Allah’ın rahmeti eseri olarak kat kat çoğalarak bize gelir. Sonra da, kul, elde ettiklerine benzer sevabı, tekrar elde etsin diye, Allah bize, yine onlara benzer sözler söyletir. İşte böylece, hiç durmadan, güzel sözler, ötelere yükselir, yücelere gi­der. Karşılığında rahmet iner, bu iki hal, sende, senin varlığında dâima o­lur durur.” (Mevlânâ, Mesnevi, 882-886. beyitler)

Hülâsa ilâhî izzet ve şerefi elde etmek, hem dünya hem de âhirette  şerefli bir mü’min olmak, niyet, söz ve amel itibariyle Allah ve Rasûlü’ne tam bir itaat ve teslîmiyetle mümkündür. Yoksa gurur, tembellik, şeytanlık ve kötülüklerle izzet elde edilmez. Çünkü sinsi sinsi kötülük planları düzenleyen, hak dinin tebliğcisi hakkında türlü entrikalar çevirip hilekârlık yapanları büyük bir zillet beklemektedir. Allah onların tüm tuzaklarını darmadağın edip altını üstüne getireceği gibi, sonunda da onları şiddetli bir azapla cezalandıracaktır.

Cenâb-ı Hakk’ın ölüleri dirilteceğine ve bütün izzetin sahibi olduğuna bir delil de şudur:

Fâtır Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Fâtır Suresi 9. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...