Fecr Suresi 10. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Fecr Suresi 10. ayeti ne anlatıyor? Fecr Suresi 10. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Fecr Suresi 10. Ayetinin Arapçası:
وَفِرْعَوْنَ ذِي الْاَوْتَادِۙۖ
Fecr Suresi 10. Ayetinin Meali (Anlamı):
Büyük saltanat ve çok sağlam kaleler sahibi Firavun’a?
Fecr Suresi 10. Ayetinin Tefsiri:
Azgınlıkları
sebebiyle helak edilen üç kavme yer verilir. Bunlar Âd ve Semûd kavimleri ile
Firavun’dur. Kur’ân-ı Kerîm bunların ibret verici kıssalarını tekrar tekrar
anlatır. Ancak burada o kavimlerin dünya hayatındaki zenginlik, saltanat ve
şa’şaalarına dikkat çekilir:
Âd
kavmi, Hûd (a.s.)’ın peygamber olarak gönderildiği kavimdir. Uzun boylu, iri
cüsseli, güçlü kuvvetli kimseler idiler. Şan, şöhret ve kuvvet itibariyle
onlardan daha üstün kimse yoktu. Güçlerine güvenir, bununla iftihar ederlerdi.
Nitekim onlar hakkında şöyle buyrulur:
“Âd kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar
ve: «Bizden daha güçlü kim varmış?» dediler. Kendilerini yaratan Allah’ın,
onlardan daha güçlü olduğunu görmüyorlar mıydı? Doğrusu onlar, bizim
âyetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.” (Fussilet 41/15)
Bunlar
bir şehir yapmışlardı. İsmi “İrem”di. Bu şehir ذَات
الْعِمَادِ (zâtü’l-imâd), yâni
“sütunlar, direkler sahibi” olarak vasfedilir. Bu vasıf, bu şehirde evlerin
direkler üzerine kurulduğunu anlatır. Bu şehir evleri, bağları, bahçeleri,
sularıyla güzellik numunesi olarak dillere destan olmuştur. “İrem bağları” diye
edebiyata girmiştir. Âyet-i kerîme, bu şehrin dünyada benzeri görülmemiş bir
güzellik ve ihtişama sahip olduğunu haber vermektedir.
Semûd,
Sâlih (a.s.)’ın peygamber olarak gönderildiği kavimdir. Onlar da güçlü,
varlıklı, nimetler içine gark olmuş bir toplumdu. Burada dikkat çekilen,
yaptıkları evlerdir. Onlar vâdi kenarındaki dağları, kayaları yontarak evler
yaparlardı. Nitekim bunlar hakkında: “Şımarık kimseler olarak dağlardan
büyük bir ustalıkla görkemli evler yontuyorsunuz” (Şuarâ 26/149) buyrulur.
Firavun
ise ذُو الْاَوْتَادِ (zü’l-evtâd) yani
“direkler sahibi” olarak vasfedilir. Bu ifade onun askerlerinin ve bu
askerlerin çadırlarının çokluğunu gösterir. Ayrıca bununla Firavun’un yaptırmış
olduğu saraylara, derin temeller üzerine oturtulmuş sağlam binalara ve meşhur
piramitlere işaret edilir. (bk. Sād 38/12) Buna göre Firavun, askerî gücüyle,
bina ve saraylarıyla büyük bir saltanat sahibiydi. Zaten kendisi de: “Ey
kavmim! Mısır’ın mülkü ve hâkimiyeti, sonra ayaklarımın altından akan şu
ırmaklar bana ait değil mi?” der, özellikle Hz. Mûsâ ve İsrâiloğullarına
karşı böbürlenirdi. (bk. Zuhruf 43/51)
Bunlar,
kendilerine verilen nimetlerle şımardılar. Gururlanıp kibirlendiler. Azgınlaşıp
taşkınlık yaptılar. Bulundukları ülkeleri fesada boğup oradaki düzeni alt üst
ettiler. Zulüm ve haksızlık yaptılar. Bu yüzden ilâhî cezaya çarptırılıp azap
kamçılarıyla helak edildiler:
“Biz bu topluluk ve kişilerden her birini günahları yüzünden
kıskıvrak yakalayıverdik: Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik.
Kimini o korkunç çığlık yakaladı. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda
boğduk. Allah, böyle yapmakla kesinlikle onlara zulmetmedi; lâkin onlar kendi
kendilerine zulmettiler.” (Ankebût 29/40)
Çünkü
Allah, bir gözetleme yerinden pür dikkat gözetleme yapan bir gözetleyici gibi,
her an ve her durumda onların yaptıklarını gözetlemektedir. Olan biteni
görmekte ve şâhit olmaktadır. O hiçbir şeyi kaçırmamaktadır. Her birine
bakmaktadır. Ameline göre de hem dünya hem âhirette uygun bir karşılık verecektir.
O
halde bir toplumda idareciler ve mesuliyet sahibi kimseler, her türlü inanç,
amel, davranış ve uygulamalarında Allah’ın hükümlerini, O’nun peygamberinin ve
kitabının davetini hiçe sayar, yalanlar, hak ve adâlet ölçülerinden sapar ve
neticede ülkeyi fitne ve fesat ortamı hâline getirirlerse, kaçınılmaz bir
şekilde helaki hak etmiş olurlar. Bu tehdit, ilk olarak zenginlikleriyle
şımarıp Peygamberimiz (s.a.s.)’in davetini reddeden, onun beraberindeki fakir müslümanları
küçümseyen müşrik liderlere olsa da, kıyamete kadar durumu bu şekilde olan
herkes için geçerlidir. Çünkü zaman geçse de insan gerçeği, insan psikolojisi,
onun nefsine ve ruhuna terettüp eden hadiseler değişmemekte, her devirde müspet
ya da menfi ayniyle tekerrür etmektedir:
Fecr Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Fecr Suresi 10. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...