Fetih Suresinin Meali
Fetih sûresi kaç ayettir? Fetih sûresinin meali veyahut anlamını yazımızda okuyabilirsiniz.
Fetih sûresi hicretin altıncı senesinde Resûlullah (s.a.s.) Hudeybiye’den Medine’ye dönüşü esnâsında Mekke ile Medine arasında nâzil olmuştur. Genel taksime göre Medine’de indiği kabul edilir. 29 âyettir. İsmini, Peygamberimiz (s.a.s.)’e büyük bir zafer olan Hudeybiye Mûsâlahasını müjdeleyen birinci âyetindeki فَتْحًا مُب۪ينًا (fethan mübînen) ifadesinden alır. Resmi tertîbe göre 48, iniş sırasına göre ise 109. suredir.
FETİH SURESİNİN MEALİ
Fetih sûresi 29 âyettir.
- Rasûlüm! Gerçekten biz sana, ardı ardına gelecek nice fetihlerin öncüsü ve müjdecisi olacak apaçık bir fetih ihsân ettik.
- Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek tüm günahlarını bağışlayacak, üzerindeki nimetini tamamlayacak ve seni dosdoğru bir yola eriştirecektir.
- Şanlı, şerefli bir zaferle sana yardım edecektir.
- O Allah, imanlarına iman katmaları için mü’minlerin kalplerine sekînet, huzur ve itminân indirdi. Göklerin ve yerin orduları yalnızca Allah’ındır. Allah, her şeyi hakkiyle bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.
- Böylece Allah mü’min erkek ve mü’min kadınların günahlarını örtecek ve onları, ebediyen kalmak üzere, içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. Allah katında en büyük başarı ve kurtuluş işte budur.
- Diğer taraftan, Allah hakkında kötü zan besleyen münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları da cezalandıracaktır. Müslümanlar için istedikleri kötülük çemberi, kendi başlarına geçsin! Allah onlara gazap etmiş, onları rahmetinden kovmuş ve onlar için cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü bir dönüş yeridir orası!
- Göklerin ve yerin orduları yalnızca Allah’ındır. Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.
- Rasûlüm! Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
- Tâ ki ey insanlar, Allah’a ve Rasûlü’ne iman edesiniz, O’nun dinine ve Peygamberi’ne yardım edesiniz, O’na ve Peygamberi’ne saygı gösteresiniz ve O’nu sabah akşam tesbih edesiniz!
- Rasûlüm! Sana bey‘at edenler, gerçekte Allah’a bey‘at etmektedirler. Allah’ın eli, onların bey‘at için uzanan elleri üzerindedir. Artık kim bey‘atini bozarsa ancak kendi zararına bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği sözde durur, onun gereğini getirirse, hiç şüphesiz Allah ona yakın bir gelecekte büyük bir mükâfat verecektir.
- Hudeybiye seferine katılmayıp geride kalan bedevîler sana gelip: “Mallarımız ve evlatlarımız bizi oyaladı, seferden alıkoydu; ne olur bizim için Allah’tan bağışlanma dile” diyecekler. Onlar, gönüllerinde olmayanı dillerinin ucuyla söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah size bir zarar vermek veya bir fayda sağlamak istese, O’ndan size gelecek şeyi kim engelleyebilir? Doğrusu Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
- Aslında siz, Peygamber’in ve mü’minlerin müşrikler tarafından öldürülüp bir daha ebediyen âilelerine geri dönmeyeceklerini sanıyordunuz. Üstelik bu kuruntu gönüllerinizde iyice allanıp pullanmış ve pek kötü bir zanna kapılmıştınız. Böylece helâki hak eden bir gürûh olup çıkmıştınız.
- Kim Allah’a ve Peygamberi’ne iman etmezse, iyi bilsin ki, biz kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
- Göklerin ve yerin mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah’ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
- Siz Hayber’deki ganimetleri almaya gittiğinizde Hudeybiye seferinden geri kalanlar: “Bırakın, biz de sizin peşinizden gelelim” diyecekler. Onlar, Allah’ın hükmünü değiştirmek istiyorlar. De ki: “Siz bizimle asla gelemezsiniz; çünkü Allah daha önce hakkınızda böyle buyurdu.” Bu kez: “Aslında siz bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Bilakis onlar, meselenin özünü kavrayamayan anlayışı kıt kimselerdir.
- Seferden geri kalan o bedevilere de ki: “Siz yakında çok kuvvetli ve savaşçı bir millete karşı savaşmaya çağrılacaksınız. Ya savaşı kazanıncaya veya ölünceye kadar onlarla savaşırsınız yahut onlar kendiliğinden teslim olup boyun eğerler. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verecektir. Yok, eğer önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, sizi can yakıcı bir azapla cezalandıracaktır.”
- Savaşa katılmama hususunda köre günah yoktur, topala günah yoktur, hastaya da günah yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. Kim de yüz çevirirse onu da can yakıcı bir azapla cezalandıracaktır.
- Muhakkak ki Allah, Hudeybiye’de o ağacın altında sana bey‘at ettikleri sırada o mü’minlerden râzı oldu. Onların kalplerindeki ihlâs, temiz niyet ve içten bağlılığı gördü; bu sebeple üzerlerine sekînet, huzur ve itminân indirdi. Onları yakında gerçekleşecek bir fetihle mükâfatlandırdı.
- Onlara, elde edecekleri pek çok ganimetler de nasip etti. Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.
- Allah size, elde edeceğiniz daha pek çok ganimetler va‘detti. Şimdilik size bu ganimetleri verdi ve düşman topluluklarının ellerini üzerinizden çekti ki, bütün bunlar, Allah’ın mü’minlere olan va‘dinin doğruluğuna bir delil olsun ve sizi her konuda dosdoğru bir yola eriştirsin.
- Henüz elde edemediğiniz daha nice ganimetler ve nimetler var ki, Allah onları ilmi ve kudretiyle kuşatmış ve bunları size vereceğini takdir buyurmuştur. Allah, her şeye hakkiyle güç yetirendir.
- Eğer o kâfirler, bey‘at sonrası Hudeybiye’de sizinle savaşsalardı, elbette arkalarını dönüp kaçacaklardı; sonra da kendilerine ne bir dost ne de bir yardımcı bulabileceklerdi.
- Allah’ın öteden beri uygulanan kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın!
- O Allah ki, Mekke’nin göbeğinde size o kâfirlere karşı zafer nasip ettikten sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekti. Allah, bütün yaptıklarınızı çok iyi görmektedir.
- Mekkeli müşrikler, inkârda direttiler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyâret etmekten ve bekletilmekte olan hediye kurbanlıkları da kesim yerlerine ulaşmaktan engellediler. Eğer Mekke’de kendilerini henüz tanımadığınız mü’min erkeklerle mü’min kadınlar olmasaydı; bunları bilmeden ezmeniz ve bu yüzden üzüntü ve zarara uğramanız ihtimali bulunmasaydı Allah ellerinizi birbirinizden çekmez, savaşarak şehre girmenize engel olmazdı. Ancak dilediği kimseleri rahmetine eriştirmek için Allah sizin elinizi onlardan çekmiştir. Şâyet onlar birbirlerinden iyice seçilip ayrılmış olsalardı, onların kâfir olanlarını elbette can yakıcı bir azaba uğratırdık.
- O zaman inkâr edenler gönüllerinde o taassubu; o câhiliye taassup ve gururunu alevlendirirken, Allah da Peygamberi’nin ve mü’minlerin üzerine sekînetini, huzur ve itminân duygusunu indirdi ve onların takvâ sözüne tutunmalarını nasip etti. Zâten onlar buna pek lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkiyle bilendir.
- Şüphesiz Allah, Rasûlü’nün gördüğü rüyâyı gerçekleştirerek doğru çıkaracaktır. Allah’ın izniyle siz, kiminiz başını tamâmen tıraş ettirmiş, kiminiz saçlarını kısaltmış olarak, korkmadan ve tam bir emniyet içinde Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi biliyor. Onun için size Mekke’nin fethinden önce yakında gerçekleşecek bir başka fetih daha nasip etti.
- Rasûlü’nü bütün dinlere üstün kılmak üzere hidâyet ve hak din ile gönderen O’dur. Buna şâhit olarak Allah yeter!
- Muhammed Allah’ın Rasûlüdür. Beraberinde bulunan mü’minler kâfirlere karşı çok sert ve tavizsiz, kendi aralarında gâyet merhametlidirler. Onları görürsün; cemaatle rükû ve secde ederek Allah’ın lutuf ve hoşnutluğunu ararlar. Secde izinden meydana gelen nişanları yüzlerindedir. Onların Tevrat’taki vasıfları budur. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçilerin pek hoşuna gider. İşte Allah, her devirde böylesine güçlü ve dirençli mü’minler yetiştirerek, onlar sâyesinde, mazlumlara kan kusturan kâfirleri öfkelendirip çileden çıkarır. Allah, bunlar arasından iman edip sâlih ameller yapanlara bağışlanma ve büyük bir mükâfat va‘detmektedir.
Kaynak: kuranvemeali.com