Fetih Suresinin Nüzul Sebebi

Nübüvveti

Fetih suresi ne zaman ve nerede indirilmiştir? Fetih suresinin nüzul (iniş) sebebi nedir?

Müslümanlar, Hudeybiye Barış Antlaşmasının hikmetini ilk anda kavrayamadıkları için gösterdikleri memnûniyetsizlik ve işi ağırdan alma sebebiyle büyük bir korkuya kapıldılar. Haklarında vahiy ineceğini ve helâk edileceklerini düşünmeye başladılar. O sırada “Fetih Sûresi”¹ nâzil oldu:

اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُبِينًا لِيَغْفِرَ لَكَ اللهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَاَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُسْتَقِيمًا وَيَنْصُرَكَ اللهُ نَصْرًا عَزِيزًا

“(Ey Rasûlüm!) Muhakkak ki Biz Sana apaçık bir fetih ihsân ettik. Böylece Allâh, Sen’ingeçmiş ve gelecek kusurlarını bağışlayacak; Sana olan nîmetini tamamlayacak ve Sen’i (dâimâ) doğru yola götürecektir. Ve Sana şanlı bir zaferle yardım edecektir.” (el-Fetih, 1-3)

SAHABEYİ KORKUTAN ANLAR

Mücemmî bin Câriye -radıyallâhu anh-, Fetih Sûresi’nin inişi esnâsında ashâbın nasıl korkulu anlar yaşadığını şöyle anlatır:

“İnsanlar korka korka develerinin yanlarına dağılmışlardı. Birbirlerine:

«–İnsanlara ne oluyor?» diye soruyorlardı.

«–Rasûlullâh’a -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vahiy gelmiş!» dediler. Biz de herkesle birlikte, korka korka Allâh Rasûlü’nün yanına doğru gittik. Ashâb toplanınca Âlemlerin Efendisi Fetih Sûresi’ni okudu.” (İbn-i Sa’d, II, 105)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- da şöyle demektedir:

“O gün Resûlullâh’a -sallâllâhu aleyhi ve sellem- karşı sarf etmiş olduğum sözlerimden duyduğum korku sebebiyle, âkıbetimin hayrolması için devamlı oruçlar tuttum, sadakalar verdim, nâfile namazlar kıldım ve pek çok köle âzâd ettim.” (İbn-i Seyyidinnâs, II, 167)

Fetih Sûresi, mü’minlere Hudeybiye ile birlikte açılmış bulunan zafer kapılarının müj­delerini veriyordu. Nitekim çok geçmeden müjdeler birer birer gerçekleşmeye başladı: Civar kabîleler, Rasûlullâh’ın Kâbe’yi ziyâret için çıktığı bu yolculuğu, “dönüşü olmayan bir yolculuk” diye vasıflandırmışlardı. Fakat Allâh Rasûlü’nün -sallâllâhu aleyhi ve sellem- en ufak bir zarara dahî uğramadan sağ sâlim geri döndüğünü görünce, telâş içinde gelip kendisinden özür dilediler. Allâh Teâlâ onların bu hâlini âyet-i kerîme­lerde şöyle ifâde buyurur:

بَلْ ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَنْقَلِبَ الرَّسُولُ وَالْمُؤْمِنُونَ اِلَى اَهْلِيهِمْ اَبَدًا وَزُيِّنَ ذَلِكَ فِى قُلُوبِكُمْ وَظَنَنْتُمْ ظَنَّ السَّوْءِ وَكُنْتُمْ قَوْمًا بُورًا وَمَنْ لَمْ يُؤْمِنْ بِاللهِ وَرَسُولِهِ فَاِنَّا اَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَعِيرًا

“Aslında siz, Peygamber’in ve mü’minlerin, âilelerine bir daha geri dönmeyecekle­rini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve he­lâke müstehak bir topluluk oldunuz. Kim Allâh’a ve Rasûlü’ne îmân etmemişse bilsin ki Biz, kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.” (el-Fetih, 12-13)

Dipnot:

[¹] Fetih Sûresi, Mekke-Medîne eski yolunun Mekkeʼden itibaren 70. kilometresinin karşısındaki Kürâ‘uʼl-Gamîm denilen yerde nâzil olmuştur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları