Fetva Kime Sorulur?

Fetva verecek kişide ne aranmalıdır? Fetva veren kimse hangi özelliklere, şartlara haiz olmalıdır? Dr. Mehmet Büyükmutu, fetvanın kime sorulabileceğini anlatıyor.

FETVA VERECEK KİŞİDE NE ARANMALIDIR?

8. yüzyıldan 9. yüzyılın başlarına kadarki dönemde fetvâ usûlüyle alakalı yapılan değerlendirmeler Ebû Hanîfe, Abdullâh b. Mübârek (ö. 181/797), Ebû Yûsuf, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî (ö. 189/805) ve Hasan b. Ziyâd el-Lü’lüî’den (ö. 204/819) nakledilen görüşlerden oluşmaktadır.[1] Bunlar ise ağırlıklı olarak;

  • Müftînin müctehid olması gerektiği ve müftîliğin şartları,
  • Müctehid olmayan müftîlerin, fetvâ ve ictihadları ezberleyerek fetvâ verebileceği,
  • Müftîlerin kendi ictihadları ile amel etmesi gerektiği,
  • Sahih hadisin olduğu yerde kıyasla amel edilmeyeceği,
  • İhtilaflı olan konularda Ebû Hanîfe’nin görüşleriyle amel edilmesi ge[1]rektiği,
  • Fetvâ verebilmek için Ebû Hanîfe’nin görüşlerini bilmek gerektiği,
  • Farklı iki fakihin fetvâ vermesi durumunda müsteftînin nasıl bir yol takip edeceği,
  • Müsteftînin fetvâ konusundaki sorumluluğu ve fetvâ sorabileceği müftî araştırma mesuliyeti,
  • Hâkimin verdiği hükmün bağlayıcı olduğu ve fetvâyı nakzedebileceği

şeklindeki konulardan oluşmaktadır.[2]

Dipnotlar:

[1] Ahmed b. Mûsa el-Keşşî, Mecmû’u’l-havâdis ve’n-nevâzil ve’l-vâkıât (Beyrut: Dâru İbni Hazm, 2023), 1/73; el-Cürcânî, Hizânetü’l-ekmel, 4/127. 

[2] Ebü’l-Leys Nasr b. Muhammed b. Ahmed es-Semerkandî, el-Fetâvâ min ekâvîli’l-meşâyih fi’l-ahkâmi’ş-Şer’iyye (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiye, 2017), 728; Ebü’l-Kâsım Nâsiruddîn Muhammed b. Yusuf es-Semerkandî, el-Mültekāt fi’l-fetâva’l-Hanefiyye (Sehârenpûr: Mektebetü Dâru’l-Îmân, 2008), 459-460; Yûsuf b. Ömer b. Yûsuf es-Sûfî el-Kudûrî Nebîre-i Ömer, Câmiu’l-muzmerâti ve’l-müşkilât (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiye, 2018), 1/73; Ebû İshâk Necmeddin İbrahim b. Ali b. Ahmed et-Tarsûsî, Enfe’u’l-vesâil ilâ tahrîri’l-mesâil (el-Fetâva’t-Tarsûsiyye) (Beyrut: Müessesetü’r-Rayyân en-Nâşirûn, 2014), 460; Ferîdüddîn Âlim b. Alâ, el-Fetâva’t-Tatarhâniyye (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiye, ts.), 1/190; İbn Nüceym, Resâilü İbn Nüceym (er-Rasâilü’z-Zeyniyye fî mezhebi Ebî Hanîfe) (Kâhire: Dâru’s-Selâm, 1999), 107, 109, 121)

Kaynak: Dr. Mehmet Büyükmutu, Hanefi Fetva Usulünün Teşekkülü ve IV.-X. YY. Arası Teori-Pratik İlişkisi

İslam ve İhsan

FETVA NE DEMEKTİR?

Fetva Ne Demektir?

FETVA MI TAKVA MI?

Fetva mı Takva mı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.